sensizlik leylâ
karanlık gecenin büyüleyen ellerinde
isminle başlamaya niyetli her cümlede…
leyl demek “sonsuz bir hece”
saçlarında koyu bilmece …
sensizken Leylâ
özleyen gözlerin hikâyesi aksediyor aynalara
ses vererek perilerin kırılgan dudaklarından
birkaç hüzün iniyor inleyerek ruhlara
seninle kavuşmayı bekleyen gözyaşlarından
seni kalabalıklar içinde bulsam da
içinde ol denen, var edenin kâinatında
bana ait tenhâ müjdelerin var mı Leylâ
bu nasıl heyula
perdelerim suretini örtüyor hâlâ
billurdan renklerin göklerime çok fazla
sensiz boyalarından vazgeçemez Leylâ..
yarın nehirlerimden mücrim ayrılıklar taşacak
olacaklar selden ibaret değil Leylâ
kim var senin yağmurdan ellerini tanıyacak
gel de beni boğulmaktan kurtar Leylâ
çırpınmak, benim ölümümle
kuşların kanatlarında belirir
ardında kucağımdaki çaresizlik nefessiz kalır
ruhum kâh isminle
kâh imkânsız ikliminle ürperir;
sensizlik ve cehennemin adı beraber yazılır
yalancı, yıkık güneşler bürümesin benim karanlığımı
zâten târumar yer, gök, deniz...
varlık, toplamaya uğraşmasın âlemlere dağılan yalnızlığımı
evrenin en uç yerindeki dehliz
öğretti zerrelerimin sensiz bir arada duramayacağını
ne vakit sevdanla çıkmaya and içsem Arafata
gözlerinin kâbesini yıkmak için saldırıyor putperestler
içimde sönüp sönüp tutuşuyor pişmanlık bin bir defa
acz beni, çaresizlik beni, cefa beni bekler
şu perişan cismim, varlığı düşürmesin itilâfa
kâinat senin yüzünden yaratıldığımı söyler.
Leylâyı görenler
güzelliğinden kör oldum diyebilirler mi …
Leylâ uğruna ölümü dört gözle bekleyenler
sensiz hayatı sevebilirler mi
Leylâ!
sensizlik Leylâ
çölde başucundaki ölümü aramanın çaresizliğidir,
sesini kimseye duyuramamanın verdiği sessiz yenilgidir
sensizlik Leylâ
her ahvalimin sana muhtaç olduğunu ezberlemektir
sensizlik Leylâ
devler ne zaman nasıl saldıracak beklerken
küçük nisyanlara yenilmek, apansızın…
ah! kimdir o; ay bölünüp görülürken;
senin ay yüzüne büyülenip yanmasın!
seninle cümle insanlık paklanır,yıkanır, dupduru
sensiz bir kişi bile kurtulamaz isyanla kurumuş köklerinden…
sen Leylâ, sen …sen, ah sen…
varlığın vücuda gelmiş “ en saf haliyken”
temizle beni bütün sensizliğimden...
bıraksalar beni yemyeşil ovalarına
umudu gözlerinle yeşertirdim neşemden, mutluluktan
uçursalar ah bir, bu gönlümü inciden kanatlarınla
incinen yüreğime muştular serperdim an an…
boynu bükük bir çiçeği sulasaydım akıtsaydın da gözyaşını
öksüz kalmış çocukları öpseydim, öpseydim
öpe öpe öğretseydim şu Leylâ sevdasını
haykırsaydım “Leylâ’m benim her şeyim …her şeyim…”
“onu seve seve öğrendim varlığın bütün aşklarını…”
sensizlik Leylâ
acıdan, ızdıraptan da fazlasıdır çoğu zaman…
ama bir gün bitecek diye inanır ya insan
ve nerde, nasıl, ne zaman
nereye kadar dayanabilir şu insancık, şu can...
Kayıt Tarihi : 11.10.2006 14:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

zâten târumar yer, gök, deniz...
varlık, toplamaya uğraşmasın âlemlere dağılan yalnızlığımı
evrenin en uç yerindeki dehliz
öğretti zerrelerimin sensiz bir arada duramayacağını
dağılmış damla damla
leylâ demek karanlık gece
tebrikler...
TÜM YORUMLAR (2)