Çok uzun zaman olamamıştı gideli
Kokun çıkmamıştı daha
O küçük, o güzel evimizin büyükçe gözlerinden
Paslı bir çivinin parmağına batmasının verdiği sızı vardı
Ve henüz kabuk bile bağlamamıştı
Seni yaşattığım sarayda açılan yara
Duvarda bir fotoğraf
Cep telefonuyla çekilmiş
Eskice.
Bilgisayarda adına yazılmış onlarca şiir
Ve ellerinde duruyordu masanın
Senin için alınmış nergis demetleri
Bir tek sen eksiktin bu odada
Sadece sen
Yalnızlığın dayanılmaz ağırlığı çöküyordu
Yavaş yavaş omuzlarıma
Duvarlara nasıl anlatırım
Sesini bir daha işitmeyeceklerini
Kapıya nasıl açıklarım
Seni bir daha görmeyeceğini
Diye düşündüğüm anda çaldı
Yıllar evvel seni bana müjdeleyen kapı
Benden daha yakındın
Hatta, açmak üzereydin
Belki de elin tokmakta.
Sen çıkarken o girdi içeri
Senden sonra en çok sevdiğim yani
Sensizlik
Sağ olsun bir an bile yalnız bırakmadı beni
Hoşlanmadığımı bilir o da yalnızlıktan
Az önce kalktığın kanepeye uzun oturdu
Bense hala oturduğum yerdeyim
Önünde yani
Bağdaş kurulu
Bir cigara yaktım sensizliğe
Senden bahsettik uzun uzun
“içmediğini bilirim” dediğini duyar gibiyim
“kimi kandırıyorsun? ”
Hayat bu işte sevdiğim
Yapmam dediğini bile yaptırır bazen adama
Dedim ya senden bahsettik.
Bahsi ilk açan da gözlerim oldu
Artık göremeyeceğini söylüyordu
Gördüğü anda sana devretmiş tüm haklarını
Yüzüm hayat bulmuş yüzünde
Burnum koku alma yetisini kaybetmiş
Kokunu aldıktan sonra
Ellerim pamuktan bile yumuşak olduğunu anlattı ellerinin
Ve hiçbir şeye değişilmeyeceğini o incecik belin
Sesime göre yokmuş sesinin üstüne
Kulaklarım da hak veriyordu ona
Duymamış daha evvel böylesine büyüleyici, billur bir seda
Karar vermiş
Bir daha açmayacakmış ağzını ağzım
O, insanın içini eriten
Devlet-ül cihana bedel
O iki sözcüğü dillendirmeyecekmiş
Senden gayrı hiçbir dilber için
İtiraf edeyim ki,
Buna biraz bozuldu sensizlik
Yüzü asık dinledi bundan sonrasını
En çok lafı gene kalbim etti
Bir mahkum gibi takılan kelepçeyi gösterdi
Sebebi,
Adamın yüreğini alabora eden
O sıcacık gülümsemenmiş
Sonra,
Yere göğe sığmayan sevgiyi
Nasıl sığdırdığından bahsetti kendine
“ama, büyük bir marifet bu” dedi sensizlik
Büyük bir şaşkınlıkla.
Kabul etmiyordu kalbim bu sözleri
Ona göre hali hazırda bir çıraktı
Hiç ummayacağı bir biçimde terk etse de ustası
Araya gözlerim girdi
“benden önce görmedi hiçbir göz
ve benden sonra da görmeyecek
böylesine bir güzellik”
Dedim ya!
Uzun uzun senden bahsettik
Bir fikri varmış fikrimin
“bu arada inanmıyorum” dedi kalbim
“dünyanın en ağır işçisinin Ümit Yaşar olduğuna”
Çünkü,
Her gün hem de dakikada kaç kez senin için atıyormuş
Ve bu düşünmekten çok daha ağır bir işmiş
Birkaç saniyelik de unutsa her şey bitebilirmiş
“ben” dedi parmaklarım büyük bir gururla
“en güzel şiirlerimi ona yazdım”
“bunda benim de payım var” dedi dudaklarım
Ben olmasam duyabilir miydi hiç bunları?
Bu arada hala sayıklıyordu fikrim
'bir fikrim var, evet evet
bir fikrim var benim, bir fikrim
neden gitmiyoruz ki kuzum peşinden? ”
Sus pus olmuştu herkes ben dahil
Şaşırdı, duraksadı herkes
İlk tepki ayaklarımdan geldi
Davrandı derhal giysilerine
“en iyi yaptığım iş bu benim
her gün ona yürümek durmadan, usanmadan
bir kez daha, ne fark eder ki? ” dedi
Aklıma yatmıştı fikrim
Bir kez daha atmaya başladı kalbim,
Ve uzun bir aradan sonra söz aldı sensizlik
Ama, sadece iki kelime etti
“haydi gidelim! ”
Kol kola çıktık sensizlikle
Az önce senin de çıktığın kapıdan
Gidebileceğin tüm adreslerin çetelesini çıkarmıştık
Aynı fikirdeydik hepimiz
Ve köfteciden başladık seni aramaya
Saat dörttü ve sen yoktun
Yolları arşınladık, girmedik sokak bırakmadık
Gök de bize eşlik etmeye başladı benim için ağlamaya
Bir sabahçı kahvesine sığındık
Bilirdim
Çayı çok severdin ve yağmuru da
Saat beşti ve sen hala yoktun
Hoca beni çağırıyordu uzaktan uzaktan
Ben de seni
Dudağımda o çok sevdiğin ezgiyle
Şafak öncesi karanlık gitmek üzereydi
Gün aymak üzere
Ama sen hala yoktun
Bir sokak lambasının altında bana rastladık
Büsbütün ıslanmıştı yağmurdan
Ve medet umuyordu kırık bir ışıktan
Sevindi beni görünce
Ve yürümeye başladık beraberce
Çünkü,
O da seni arıyormuş garibim beni bulabilmek için
Karasular inmişti ayaklarıma
Vazgeçmişti fikrim fikrinden
Sesi bile çıkmıyordu artık sesimin
Harap ve bitap düşmüştü ev de
Tıpkı bizim gibi
Umut ışığını yitirmiş, gözlerini kapamıştı
Kesmişti dünyayla ilişiğini
Uyuya kalmıştı bizi beklerken
İrkildi birden kapı açılınca
Umutlar tekrar yandı
Oda hala sen kokuyordu
Ve nergislere sinmişti kokun
Kalktığın kanepeye yattım ben de senin gibi uzun
“o gün bugündür severim nergisleri,
bana sensizken bile seni hatırlattığı için” diyordu kalbim
Gelip yanıma uzandı bensizliğim
Ve başımı okşuyordu sensizlik
Masanın ellerinde duran nergisleri koklarken
Seni düşünüyorduk
Uykulu ve mağrur gözlerle
Bende ki sen
Seni arayan ben
Ve sensizlik
Bir tek sen yoktun ve saat yediyi çoktan geçmişti
Ve işte, sana dair son sözü söylüyordu
Kim bilir kaç kez başa saran kasetteki Sezen AKSU:
“Yapacak hiçbir şey yok, gitmek istedi gitti
Hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti! ..”
26 Ocak 07
İzmir
İ.Uğur TOPRAK
İbrahim Uğur ToprakKayıt Tarihi : 1.2.2007 00:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hatta, açmak üzereydin
Belki de elin tokmakta.
Sen çıkarken o girdi içeri
Senden sonra en çok sevdiğim yani
Sensizlik '
senden sonra en çok sevdiğim yani...
senden sonra en çok sevdiğim
hislerini en fazla ciddiye alan en fazla şairdir,
şiirdir... sevgilerimle... selcan adalı
TÜM YORUMLAR (1)