23.23. 2011
/HAZİRAN:Süryaniceden hazaran/hazuran (sıcak, hazıran)
Sudan yapılmış, sudan bahanelerlel yapılmış aşk gemime binme sakın.
-Kıyılarım ıslak, yüreğim kuru, yaram bütün yaralıların yarasına ayna.
Işıklar sönük, gözlerinin feri ,sevdamızın fecri, gelişinin hevesi yok.
-Yokları taşıyorum Bermuda Üçgeninde.Üçgen çözücüler yanımda.
Bütün açılarda senden kalanlar var.Bermuda bile ağlarken bize sen hangi berrak sandığın sularında, sandukasında sandıklarını taşıyorsun.
Yutkun bir mazinin mavzeriyimdim. Bakışların uçaksavar gibi yüreğime nişan alıp beni permalara emanet ederken.Sen hangi yenilginin mizginlerine dizgine gelmiş hallerini taşırsın.
İstanbul Boğazı hiç kirlenmemiş düşlerimizi taşır.Çamlıca tepesi haziranda sarılışımızın heykelini diker.
- Hiçbir zaman ayrılığa eklenmemek için h’al ekleri den ekini çıkarır bahtımızdan.
Floranı takan damlaların düştüğü düşler dibindeyim. Yaramın üstüne düşen flu renkli düşlerinin damlalarını yaşıyorum.
-Gitmeye yakın, gelmeye akın bir arayış seyrinde sensiz güleçler topluyorum.
Her rengin söylenmemiş şarkısından , her sevenin hep söylemek istedikleri cümlelerin özünden, ruhunun sözünden bir sen derledim.
-Hazirandı sana gelişim. İlk kezlerin bir çoğu bu aya toplanmıştı.
Güller gülümsedi, sümbüller sönmemiş aşk tozlarını ateş yaptı. Yeşillik bütün y’eşlerini bize sundu. Ruhun derinliğine doğru akıp gittik başkentin en özel güncesinde.
Bülbüller omzumda seni anlattı. Ötüp durdular bağrında yetiştirildiğin kırmızı gülünün üstünde.Gül kokunla ömrüme sindin.
Kumrular sözlerimizin üstüne yuva yapıp kuluçka yaptılar.Sen sarıldıkça iki yavru kumru gibi akıp gittik aşkın hayatına.
Serçeler gözlerinden akacak damlalarla bir destan yazdılar.
Serçeler:
-Şair, bu güzel ceylanı ağlatma sakın.Ola ki bir gün ağlatırsan damlaları yere, yara düşmesin.Serçeler ağlamaz bilirsin, sen de bir serçesin. Zor ağlarsın; ama bu kadın seni ağlatacağa benziyor.
Dedim ki:
- Benim damlalarım maviye renk vermek içindir.Ya da ona olan aşkımın yücelmiş buhurların yağmur bulutuyla özlem ısmarlamasıdır.
Ben ağlamam, ben içimdeki yağmurları ona hediye ederim.
Ben ağlamam, ben içimdeki sevdanın sızılarını ona çeyiz olarak sunarım.
Serçeler:
-Ya onun damlalarını ne yapacaksın.Senin için ağladığın günlerin kaç damlasında ömrünle kuruttun.
Dedim ki:
O içimdeki tufanın isimsiz uzaklarına gitti.Şimdi hangi yeni acısına isimsiz damlalar akıtıyor.Kaç gece benden başka yakınlarının ölüm acılarına damla ısmarladı.
-Benim için ağlamayı unutalı çok olmuş olmalı, seherindeki bülbülüm susuz, sessiz, ölmek için benden haber bekliyor.
Uzanan ellerim değildi bütün dünyamdı, onu tutmalısın yar.
Haziranda tuttuğun gibi öyle aşktan, sıcak ve beni yaryüzüne taşırcısana.
TEMMUZ: Sümerceden dummuziden, İbranicede tammuz (efendi, bey anlamında) .
…: Sular ağlayarak bağrındaki taşları da sökerek sevda tepemize kadar yükseldi.
Sensizlik ve bensizlik boğulmak üzere. Gelmelisin, sevmelisin, kavuşmalarında kavuştuklarımda söylemelisin.
-Temmuz günüydü ailenle ilk tanışmam.Mavi gömleğimdeki mavilikler taşıdı denizlerimizi.
Bir şair gibi değildim, yakınlarınızın aynasında yabancı bir yürek aslanı gibi söylendim durdum orada.
Şifa otlar gibi sıcak bağrını sundun.Babacığım, işte sevdiğim ve ömrümü verdiğim adam bu.
-Onunla tanışın ki dünyam hemen tanışmalı onla.O an söyleyemediklerimizin aşk dilinde kaldım. İşte ben geldim,sevdiğimin ailesi.Yüreğimle, sevdamla, kızınıza her şeyimi sunmak için yollar, dağlar, çağlar, aştım.En çok da kendimi aştım. Kendimi aşarak gelmek ne kadar zor.İşte ben geldim.
-Yutkunuşlarımızın mazisinde dilsiz günceler uğradı bana.Bizi sordu, ilk günlerimizin fotojenik demlerini tek tek sundu.
-En çok nerede eridim biliyor musun?
Bir alyansı yansıması varken eline takılmış sözler gibi.Ömrüne takı olduğum o karede, gözlerinin aydınlığında bana yansık demler sunduğun anlardı.
üşümüşlük kendini ısıtıyordu özlemin magmasında
bir haz’iran ışıltısı görünen sen
aşka bölünmüşlük seni p’ayda beni aşkta yakalıyor
senin gördüğüm yerin yari oluyorum şehriyar yerine
bin bir geceni yaşamak için
an’kara
kavuşmak yara
bir haziran sabahı, ilk kezler uçuyordu ankara otogarında
gördüğüm, sarıldığım, sonra ağladığım yerin yariyim orda
Oradayım, bütün oranın ortasında kaldı orasıl düşlerle.
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 20.5.2012 14:27:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hayrettin Taylan](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/05/20/sensizligin-yilsiz-yillari-iki.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!