Sensiz On Dört Asır Şiiri - Mehmet Sedat ...

Mehmet Sedat Kurt
85

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Sensiz On Dört Asır

Hû!
Diye seslendik ey Kudüs…
Bizi duyan olmadı…
Bir özlem ki sonu gelmedi…
Gönül gülsüz semada kaldı…
Sen ki şehadetin en şereflisine nail oldun…
Bize hep hasret ve hüzün kaldı…
Huzur Kudüs…

“Gözlerini çektiğin günden beri…
Karanlık dünyalarımız ya Resulullah…”

Sen gittin!
Dayanamadı rüzgâr…
Güneş bile ağladı arkandan…
Her yeri gülle donatsak gelir misin rüyalarımıza?
Gül koksak, temizlensek.
Pak olsak, bu çirkinleşmenin içinde…
Hasret Kudüs…

Sen yokken Müslüman yazısı değişmedi.
Müslümanlık yazısı da değişmedi.
Kaide aynı.
Kitap aynı, gerçek aynı, peygamber aynı; sadece Müslümanlar değişti ya Resul!
Senin dava arkadaşların vardı.
Yoldaşların, yarenlerin…
Sahabelerin vardı.
Tek sözünle şehadete koşanlar vardı.
Sesleniyor bizlere asırlar öncesinden yiğitlerin.
Mesaj veriyor, sancak devrediyor.
"Duyun, sıra sizde!" dercesine…

“Şüheda ruhlarız. Lütufta yazılı şanımız.
Geçmişte de öldük, gelecekte de öleceğiz.
Bu dünyada şerefli bir ölüm, öteki dünyada saadet hayatının anahtarıdır bize…”

Şimdi dünya malını kaybetme sevdasına senin tebliğini
terk eden mürtedler türedi.
Musab bin Umeyr’in vardı.
Yiğitler yiğidi Hz. Hamza, başka bir yiğidin Hz. Ali vardı.
Biz vefayı tarihin tozlu sayfalarında bulduk.
Yolumuzdan vazgeçmedik, vazgeçmeyiz.
Seni ve arkadaşlarını anlatacağız.
Devrimlerini ve davanı terk etmedik, sonuna kadar da terk etmeyeceğiz.

Senden öğrendik ey Resul;
“İnsanlık için en büyük devrim İslamlaştırmaktır…”

“Allah’ın kanunlarının hiçe sayıldığı devletler kuruldu.
Hakkaniyet yok, merhamet yok. O tarihten beri insanlar
yargısız infazda…”

“Şeriatsız yargıdan adalet umanlar, refah yerine felakete gittiler. Ümmetinden birileri de onların arkasından koştular.
Hâlimiz yaman ya Resulallah…”

Kaç fırkaya bölündük sayamadık.
Kaç mezhebe böldüler bilemedik.
Yol gösterenler hataya düşerse, bu ümmetin hâli nice olur…
Yırtılır heceler, renkler solar.
Yağmur bile soğur.
Hele hiç meram anlatamam o vakitsiz gece yarılarına.
O gece yarılarına ne demeli.
Hep karanlık, sen yoksun.
Ümmette farksızlık hastalığı.
İzah etmek imkânsız.
Yokluk, hissizlik...
Soğuk nefesiyle sahnede yine zulüm ve sessizlik...
Vefakâr Kudüs…

“Sensiz on dört asır geçirdik…
Hüzünle, acıyla dolu…
Gül’e, merhamete hasret şu dünyada…”

Yarenlerin vardı, her an seninle…
Yoldaşların vardı…
Bir kelamın için baş veren yiğitlerin vardı…
Yanında seni gören, seni yaşayan sahabelerin vardı…

“Biz şimdi uzak yerlerde, başka zamanların telaşında
yön bulma kaygısındayız…”

Aşkımızı Medine’den Mekke’ye haykıranlar gibi olamadık.
Lakin biliriz seni sevmeyi, biliriz yaşamayı, özlemeyi de…
Biz seni görmeden severiz.
Bu gün kavuşamasak da, vuslatına mazhar olmaya niyet ettik.
Özlem ve hasretle…
Mahşeri de bekleriz ey Resul!

“Her yerde huzur, her yerde sen varsın.
Kâinatta senin nurun var.
Hayat; adını her yere yazıyor, gönlümüzden alıp…”

Zulümle, acıyla, hasretle…
Sensiz on dört asır…

Mehmet Sedat Kurt
Kayıt Tarihi : 2.6.2018 11:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


MAKAM-I AŞK KİTABINDAN...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Sedat Kurt