Beni bırakıp gittin, ardında bıraktın bir enkaz.
Hiç dönüp bakmadın, sormadın bu can nasıl sızlar?
Nasıl bir acıdır bu, bilmezsin, bilemezsin,
Kor bir alev ki yüreğimde, durmadan közlenir.
Ben sensiz nasıl yaşadım, nasıl nefes aldım sanırsın?
Her anım bir işkence, her saniyem bir kâbus.
Zaman durdu sensiz, yelkovan akrebe küstü,
Duvarlar üstüme geliyor, odalar beni boğuyor.
Yalnızlık ne acı bir zindan, bir bilsen,
Geceler uzadıkça uzar, sabahlar gelmek bilmez.
Uykular haram bana, rüyalarım bile firarda,
Gözyaşlarım yastığa yoldaş, içim kan ağlar da.
Her köşe başında anıların pusu kurmuş,
Bir kahkahan yankılanır, bir dokunuşun can yakar.
Ellerim boşlukta titrer, tutunacak dal arar,
Boğazım düğüm düğüm, feryadım dağlara çarpar.
Kimseler yok etrafımda, kimsesizim ben artık,
Gölgen bile terk etti beni, yalnızlık sarmış dört yanımı.
Bir enkazım şimdi, yıkık dökük, virane,
Harabelerde yankılanır sessiz çığlıklarım.
Yüreğimde bir hançer saplı, ucu paslı, zehirli,
Her nefeste acın saplanır, canımı yakar derinden.
Bu sensiz hayat, bir ölümdür bana,
Nefes alsam da yaşamam, ruhum firar etti bedenden.
Bilir misin, bir de bana sor, yalnızlık ne demektir?
Dört duvar arasında yankılanan boş sesimdir.
Güneş batarken içime çöken o hüzün,
Gökyüzü bile ağlar benimle, bulutlar ağlar.
Sensiz geçen her gün, bir ömür gibi uzar,
Takvimden düşen yapraklar, yaramı azar azar kanatır.
Sokaklar sensiz ıssız, adımlar yankılanmaz,
Her köşe başı, bir anı mezarıdır şimdi bana.
Bakışlarım boşlukta kaybolur, kimseyi aramaz,
Gözlerimin feri söndü, ışığı kalmadı içimde.
Fırtınalar kopar ruhumda, dinmez fırtınalar,
Ve ben bu kasırgada, tek başına sürüklenirim.
Ne bir dost eli uzandı, ne bir omuz yaslandı,
Bu acımasız dünyada, yapayalnızım şimdi.
Kendi gölgem bile bana yabancı, tıpkı bir yabancı gibi,
Her gece titreyerek uyurum, kâbuslara sarılırım.
Aynalar yalan söyler, içimi yansıtmaz,
Gördüğüm yüz, tanımadığım bir yabancının yüzüdür.
Gülüşlerim sahte, gözlerim ağlar içinde,
Her kahkaha, sakladığım bir çığlığın habercisi.
Duymuyor musun bu sessiz feryadı, kulakların sağır mı?
Görmüyor musun bu çöküşü, gözlerin kör mü oldu?
Ben tükendim, bittim, bir hiç oldum şimdi,
Sensizliğin girdabında, yavaşça eriyorum.
Bu ağıt benim canım, kanım, gözyaşımdır,
Her kelimesi bir yara, her hecesi bir sızı.
Oku ki anla beni, bu acı nasıl bir şeymiş,
Belki o zaman ağlarsın, belki vicdanın titrer.
Yalnızlık nasıl bir dipsiz kuyu, gör bakalım,
Nasıl bir çölmüş bu yürek, bir bilsen.
Ve bu feryat, sonsuza dek seni takip edecek,
Ta ki sen de benim gibi, yalnızlıkta kaybolana dek.
Şimdi bir fısıltı kaldı benden, bir gölge sadece,
Adım attığım her yer, sensizliğin izleriyle dolu.
Bir hayalet gibiyim şimdi, dolaşırım bu diyarda,
Ne bir ses duyarım, ne bir ışık görürüm.
Umutsuzluk bir yorgan misali sardı bedenimi,
Her hücremde sensizliğin zehri dolaşır usulca.
Bu çaresizliğin içinde, sessizce yanar yüreğim,
Ve her yanışım, senin eserin, senin vefasızlığın.
Bu yalnızlık benim lanetim, senin eserin,
Dilerim bir gün sen de tadarsın bu çaresizliği.
O zaman anlarsın, bir canı yakmanın bedelini,
Ve benim ağıtım, senin vicdanında yankılanacak ebediyen.
Bu yalnızlık benim mezarım, sen de şahidi ol,
Sensizliğin dibinde boğulan bir canın ahı var.
Bu ağıt yankılansın kulaklarında sonsuza dek,
Ta ki sen de yalnızlığın soğuk pençesine düşene dek.
Kayıt Tarihi : 10.7.2025 18:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!