Bir küstüm çiçeğidir, ergenliğe soyunmamış yalnızlıklar.
Hem herkes, hem her şey olmaya hazır, hem hiç bir şey olmamaya kararlı,
Öyle kırılgan dururlar.
Büyür üstlerinde gece,
Belki bir Kaş mavisi kadar korkunç ve güzel gökyüzü,
Dünyanın çatısına gerili delik deşik bir örtü,
Sen gittikçe,
Issızlaşır dört yanım.
Zifir zindan bir gece kesilirim,
Yıldızlarım korkar, kapar gözlerini,
Üşür çocuklarım.
Bilirsin Sevgili,
Dört kitapta yeri var;
En büyük erdemdir sabır, ağılardan süzülmüş.
Zulüm olsa da,
Bekle.
Hadi geri gel yüreğim;
İçimdeki çocuk, uyan!
Ayakların, al kanatlı midilli,
Yaşın, kırk bilmem kaç olacak değil ya,
Bir insan parmaklarıyla
Dönüşler,
Bir dal kiraz çiçeğine,
Ya da bir bayram sabahına saklanır,
Bilirim.
Öyle de, elimde değil,
Öyle bir anındasın ki yolun,
Anlara sultan olmuşsun,
Dönmeye aklın gider.
Geldiğinde, gittiğinde uzaktır yıldız kadar,
Bir yanın keskin bıçak,
Kanayaklı öte yanın,
An, o andır;
Buz çözüldü çözülecek,
Cemreye iki adım var.
Gözlerin,
Kundakta cami avlusuna terkedilmiş
Bir gece vakti, kimliksiz bir köy kıyısında,
Dağ çocuklarının gözleri gibi karanlıkken ömrün,
İçimden trenler geçer, düdük düdüğe,
İstanbul geçer, Vivaldi geçer,
Ay ışığı çalar kemanında.
Uzak ülkelerin fethinden geldik,
Bilemezsin ne kadar yorgunuz.
Bir kış günü huz’runu özledik hep,
Sonsuz yangınlar yiyen,
Dağlanmış ormanlar gibi yüreğimiz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!