Aklımdakileri ifade etmeyi öğrenemedim...
Kafamı patlatırcasına ağrıtan düşünceleri dillendirmek için
Çok uğraştım.
Başaramadım...
Sanırım alışkanlığım oldu, çünkü
Ne çok acı veriyor, ne de acısız bırakıyor
Ne çok sıkıştırıyor, ne de rahat bırakıyor.
Tam arada kalmış, hafiften canımı yakmaya devam ediyor.
Kayıt Tarihi : 28.12.2016 15:15:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Üstüme bıraktıklarının adını, “özgürlük” sansalar da, bilmezler mi asıl adının “ebedi esaret” olduğunu…
Biliyor musun, sen “çok iyi” bir şair ve “çok iyi” bir aşk adamı görüntüsü veriyorsun, daha şimdiden…
Ne desem ki, “ seni alan yaşadı!”
Aşkın kendisi değil miydi asıl gerçek?
Neden hala senin elin, dilin, gözlerin hasret?
Sonbahar vurgunu yemiş bir yaprak dalında kurur,
Süzülüp düşmeden daha kara toprağa...
Kırık bir şiirin kayıp nakaratı çınlar belki kulaklarında,
Hasret dolu yüreği sen kokarken hala...
Son nefesini de Azrail'in gözlerinde verir belki,
O küçücük yüreğindeki milyon yıllık bir aşkla…
Ey yar!
Bilmez misin?
Ayrılık; sahnesi dar ezberi en zor oyundur!
Neden sen?
Neden ölümü seçtin?
Neden ölürken de öldürüyorsun hiç durmadan!
Zaman bölse de geçmişimizi,
Sana demlediğim masallarda kal sen,
Hep dalında kalsın beyaz güllerimiz…
Ve sen!
Hep beyaz kal yüreğimde,
Gülüşün kadar beyaz kalsın,
Karanlığın gölgesi düşmesin o masmavi düşlerimize.
Yeni bir dünya kurmak için,
Yıkıyorum şimdi bu şehrin duvarlarını…
Bu şehir ki sen olacak sen kokacak!
Bana yetse de bir göz oda,
Yalnız senin için yükselecek gökyüzüne.
Bu yürek delenler!
Tabelasına da biz…
Mavi üstüne beyazla yazılacak adı,
Senin yüreğime yazdığın gibi adını…
Rüzgârlarla gelecek bu şehre kokun,
Gelip dolanacak sessizce boynuma.
Aklı bir karış havada saçlarım kutlayacak gelişini.
Yüzüne düşen her bir teli öpecek o bembeyaz gülüşünü.
Sol yanımda bir fırtına kopacak sessizce,
Daha da alevlendirecek yanan bu yüreği.
Bir yudum su gibi akacak gözlerin,
Kanacak bu yürek de sana susamışlığına.
Elini boynuma, başını göğsüme koyda dinle,
Bak ne diye fısıldayacaklar kulağına:
“Sevdanın başkentine hoş geldin beyazım! ”
Ne Aslı, ne Şirin, ne de Leyla da var sözüm!
Sensiz aynalarda da kalmamış yüzüm.
Çekip koparmış kökünden dilimi hasret,
Bak bir de etmiş aslımı suretime düşman,
Verdiğim selamları da almaz olmuş hayat!
Virgül koymadım, koyamadım senden sonra.
Son durak gibi son noktaydın sen aşka.
Hadi çağır beni!
Hadi çağır sensizliğimi,
Ruhuma can gelsin.
Bedeli peşin peşin ödendi,
Sonsuz bir aşk uğruna bak tüm benlerim savaşta…
Çok daha büyük zaferlere yazılsın adımız,
Belki aşkta önce yenilmeyi bilmek gerek!
Bak öğretiyor hayat yavaş yavaş:
“Aşkta en büyük zaferlere gebeymiş her yenilgi…”
Tanıdık gelseydi sensiz bana özgürlüğüm,
İnan ki sarılırdım boynuna sıkıca.
Ama bana çok yabancı,
Hatta biraz da fazla bu özgürlük... 03.12.’12
Rabbime emanetsin, her daim korusun seni…
Ömrüne, o güzel gönlüne bereket inşaAllah…
Sevgilerimle…
TÜM YORUMLAR (1)