Bir Cuma gecesi bozdun hasretimin bekaretini
Çalılara takılı kalmış, özlemimi savurdun gökyüzüne
Bedenini bedenime saldın, tabularını yıkma pahasına
Kalbimin sürgülü kapılarını açtın,
Şifresine benim bile ulaşamadığım.
Uzun kirpiklerinin çerçevelediği güzel gözlerini gözlerime dikip
Damla damla aktın gönlüme farkında olmadan
Küf kokan yalnızlığımın zindanında çiçeklerin açtı tek tek
Bana açtığın kapıdan süzülerek girmek düştü gönlüme.
Çorak topraklar gibiydi, sevginle suladığın gönlüm
Unutmadım; yüzünü avuçlarıma alıp defalarca gözyaşlarını öptüğümü
Bir ceylan yavrusunu sever gibi okşadım saçlarını
Bebeği sever gibi sevdim seni
Ne öpmeye doyabildim nede okşamaya nazik, sıcak tenini
Öksüz bir serçenin kanadında sundum sana sevdamı yalın ayak
Gökkuşağı gibiydi gelişlerin her seferinde dilekler tuttuğum
Bulduğum her beyaz sayfaya seni yazdım
Ve bir gün gelemeyeceğin korkusunu
Nakış nakış işledim adını odamın duvarına
Ve gönlümün mahremiyetine
Gece gibi, yalnızlığım gibi, deliler gibi bastım seni bağrıma
Ruhuma işleyen benliğinin dışa aktarımı olarak kalemimden
Yokluğunun mateminde çığırtkanlık yapar suskunluğum
Var olan ben, var olan sen, hem var hem de yok olan biz…
Kayıt Tarihi : 11.9.2005 14:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Balzac'ın hikayesindeki aktörler gibi olmak istemiyorum...
Yüreğine sağlık kardeşim...
TÜM YORUMLAR (3)