Ömrüm...
Bu gün, içinde papatya resimleri olan hırkamı giydim…
Belki sen kokarsın diye.
Giyinirken ellerim titredi,
omzumdan aşağı kayarken hırkanın yumuşaklığı bile yaktı içimi.
Sanki papatyalar bile senin yokluğuna ağlıyordu üzerimde.
Sonra oturdum masanın başına.
Önümde eski defterim, kenarları yıpranmış sayfalar,
elimde kalem…
Ama bu defa harfler dökülmedi kâğıda.
Kalem susmayı seçti, kelimeler küstü bana.
Ne yazsam eksik kalıyor,
ne anlatsam sen olmadan yarım kalıyor.
Galiba artık yazacak bir şeyim yok, sevgili.
Ya da belki, yazılacak her şey sende bitti.
Bir zamanlar adını yazarken titreyen ellerim,
şimdi hiçbir harfe dokunmak istemiyor.
Ayaklarımı karnıma çektim, bir sigara yaktım.
Dumanı göğe değil, içime doldu bu kez.
Her nefesin acıya dönüştüğü,
her dumanın kalbime saplandığı bir gece bu.
Pencereye baktım — yağmur camdan aşağı süzülürken
her damla bir hatıranı taşıyor gibiydi.
Senin gülüşün, sesin, en çok da sessizliğin…
İçimde yazılacak onca şey varken,
hiçbir şeyin yok yazılacak hissiyle doluyum.
Bir yanım “yaz” diye fısıldıyor,
diğer yanım “sus, artık anlamaz” diyor.
Ve ben, ikisinin arasında kaldım yine —
bir kalem, bir hüzün, bir sen…
Bu şehir dar geliyor bana artık.
Nefes almak bile sensiz zor.
Papatyalar bile soldu sensiz,
Çık gel sevgili…
Bir kere olsun, bu şehrin sokaklarını senin adımlarınla uyandır.
Gel ki, ben yeniden insan olayım.
Gel ki, kalemim yeniden yazsın,
hırkam yeniden sen kokar olsun.
Sensizliğe sığamıyorum artık…
Kalbimin her köşesi seninle dolu,
ama sen yoksun.
Çık gel sevgili__Çok özledim...
— Suskunluğuna sığınmış, seni hâlâ bekleyen biri..
@dressiz mektuplar✍️✍️✍️
@dsız..
18 Ekim sabahı
11:00
Kayıt Tarihi : 18.10.2025 11:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!