Senin Sav Makamından

Mehmedi Bahaddin Canbaz
20

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Senin Sav Makamından

SENİN (S.A.V.) MAKAMINDAN

“Yâ Habiba’llah ya Hayre’l-beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su”

Bundan yıllar evveliydi Ya Rasülüllah... güneş doğmaya, yağmur yağmaya utanıyordu. Ve yürekler her geçen gün çöller gibi daha fazla kuruyordu. İnsanlar kız çocuklarını vicdansızca toprağa gömüyor, kan davalarıyla birbirini öldürüyordu ve günahlarıyla vicdansızca öğünüyordu. Ama biz yine de mutluyduk. Çünkü o zamanın hanifleri arasında bulunuyorduk. Biliyorduk, biliyorduk fakat ne çare, ne yapmak lazımdı, ne anlatmak gerekti, düşünüyor bulamıyorduk. Bizler de küfrün, bizler de zulmün bataklığında batıyorduk. Bataklığa uzanacak bir el, karanlığı aydınlatacak bir ışık bekliyorduk.
İşte bu sırada bir güneş doğdu; karanlık dünyamızı aydınlatan. Bir güneş, bir güneş bizi yutan bataklığı ebediyyen kurutan. Ve bir el uzanmak üzere işaretini verdi. Yere düşen insanlığı ayağa kaldırmak adına.
Sene 571 Rebiülevvel ayının 12. gecesi karanlıklar arasından bir güneş, bir nur doğdu. Ve ağzından cihanlara değer bir ses duyuldu; ümmeti.. sanki adanmış bir ömrün efsanesi gibi adayışın adı; ümmeti, ümmeti...
Bu ses dalga dalga tüm kainata yayıldı. Yer yüzü asırlardır hiç bu kadar güzel bir ses duymamıştı. Bu ses karanlıkların hürriyeti içindi, bu ses aydınlığın doğuşu içindi, bataklığın kuruyuşu, kuruyan insanlığın ihyası içindi... Zira adayışın sesiydi bu ses.
Evet Ya Rasülüllah
İşte dünyamıza en umutsuz, en mutsuz anda doğan güneş sendin. Sendin perişaniyetimizi hitama erdiren, sendin bizi insanlığın ululuğuna taşıyan, sevmeyi ve sevilmeyi öğreten, güzeli ve güzelliği gösteren sendin Ya Rasülüllah... Bizi küfür karanlığından tevhid aydınlığına çıkaran sendin. Sendin, kendi ellerimizle yaptığımız ve altında kaldığımız çirkinliklerden bizi kurtaran. Sen bir kevser olmuştun tüm insanlığa kurak çöl kumlarında... Susayanlar suyu koşuyordu, yudumluyordu seninle birlikte ebediyet çeşmesinin hayat suyunu.
Etrafında iman edenler her geçen gün daha da artıyordu. Yaktığın meşale karanlıktan usanan ruhlara kevserî bir nur olmuştu. Hem onlar ashab namıyla anılıyordu ve senin en zor anında yanında bulunuyordu, bulunacaktı da. Çünkü sen onlara bir hayat kaynağı olmuştun. Her birine ayrı bir arkadaş ayrı bir dost olmuştun. Onlar da, işittik ve itaat ettik dediler. Senden duydukları her şeyi harfiyyen yerine getirmeye gayret ettiler. Evet onlar güzel dostun güzel yarenleriydi. Onlar ki müttakiydiler, mücahiddiler... Bir olanın adına, bir olanın yolunda, bu güzelliği tüm insanlarla paylaşmak adına.
Ashabın ve sen öyle bir hayat yaşadınız ki, dünya böyle bir hayata, böyle bir asra ilk ve son defa şahitlik edecek. İnsanlık, saadet deyince senin yaşadığın saadet asrını gösterecek. Ve bu işi her yapışında göz yaşlarına boğulacak. Zira saadet asrı bir daha yaşanmayacak gibidir.
Şimdi ben de göz yaşlarımın esiri olmuşum. Esiri olmuşum mahkum duygularımın göz yaşlarına. “Ey insanların en hayırlısı, ey Allah’ın sevgilisi, şimdi ben de sana muhtacım; susuzluktan dudağı kuruyan insanların su istemesi gibi seni özlüyorum.” Zira sen yoksun. Bense senin makamında, mahcubiyet içinde. Sen yoksun dünyada, ondan mıdır mazlumların göz yaşı, ondan mı akar insanlığın kutlu kanı. Sen yoksun, bense senin makamında, mahcubiyet içinde. Sen yoksun dünyada, insaf kalmadı insanda, ahlakımızsa geçmiş zamanın tatlı bir hikayesi gibi sadece kitaplarda. Bense senin makamında, mahcubiyet içinde.
Ya Rasülüllah şimdi bende karanlığa mahkum bir esirim. Bir zamanlar senin ashabın misali belki de daha vahim bir halde. Bizim ne Ali’miz var, ne Hasan’ımız ne Hüseyin’imiz. Yok Ebubekir, Ömer ve Osman’ımız. Karanlıklarda kaldı aydınlığa hasret ruhumuz. Sen yoksun şimdi bense senin makamında, mahcubiyet içinde. Bayrağın var elimde, ama elim çaresizlikler içinde. Sevgin var yüreğimde ama yüreğim yılgınlıklar içinde... Fakat dirilmek ve diriltmek arzusunda. Zira senden öğrendik biz kıyamın sadece bir fatiha ve zammı sureden ibaret olmadığını.
İşte şu anda bir anın canlandı Ya Rasülüllah gözlerimde. Hani bir gün mahsun olmuştunuz da sahabelerinizden birisi sormuştu: ‘Neden ağlıyorsunuz Ey Allah’ın elçisi’. Siz de ‘Kardeşleri mi özledim de ondan ağlıyorum’ demiştiniz. Onlarsa ‘Biz senin kardeşlerin değil miyiz’ dediklerinde, ‘Hayır siz benim ashabımsınız, benim kardeşlerim sizden çok sonra gelecek, beni görmedikleri halde bana iman edecek olanlardır’ buyurmuştunuz.
Şimdi Ey Allah’ın ümmetine merhametli elçisi bizi de alır mısın kardeşlerin arasına, senin makamında, senden uzakta ve boynu bükük mahcubiyet içinde, bu ümmetini de alır mısın kervanına. Ve bizim için de bir ışık bir hayat kaynağı olur musun insanlık adına. Zira bizler senin emanetine sahip olma adına senin yolundayız, senin makamında ama mahcubiyet içinde.
Şimdi daha iyi işitir gibiyim sesini ve hala ilk anki gibi canlı bir şekilde görür gibiyim yol gösterişini. “Size iki emanet bırakıyorum. Eğer ona sımsıkı sarılırsanız, yanlış yola düşmezsiniz: Kur’an ve sünnetim.” Evet ey sevgilinin sevgilisi, evet. Emanetine sahip olmak adına evet. İnsanlık adına evet. Gelecek adına evet.
Şimdi anlıyorum mahcubiyetimin esrar perdesini ve söz veriyorum; emanetine sahip olacağım, gayret edeceğim. Senin doğru yolunu görecek ve göstereceğim.
Şimdi yeni bir ezan işitiyorum ülkemin tüm camilerinde, sanki o güzel Habeşli Bilal okuyor davudî sesiyle. İnsanlığa bir çağrı, ruhu hoşnut eden bir ezgi gibi çağırıyor beni, çağırıyor tüm insanlığı bir olana kulluğa, insanlığa, kardeşliğe, güzelliğe, barışa, birlikteliğe, adalete ve emniyete.
Ve bense senden öğrendim namazın sadece beş vakte münhasır olmadığını. İşte şimdi senin emanetinin güzelliğiyle bende kalkıyorum yeni bir namazın kametine güzel bir kıyamın niyetine. Niyet ediyorum emanetine sahip olmaya, niyet ediyorum bir olana kul olmaya, sana ümmet olmaya, senin dosdoğru yolunu anlatmaya, sevmeye ve sevdirmeye, tüm insanlık adına, güzel günlerin ve kardeş olmanın mutluluğunu tatmaya ve tattırmaya niyet ediyorum. Şimdi makamında kendimi daha bir anlamlı daha bir ümitli hissediyorum. Ey güzeller güzeli, güzelliklerini anlamak ve anlatmak dileğiyle...
Çöllerin bahçe-i gülistana inkilap edeceği günler adına
Ve geçmişten geleceğe selamlar ve salâtlar ile...

Senin makamından ve bir mahcubiyetin ardından
Makamın gerçek sahibine arz olunur, efendim.

m.bahaddin canbaz

Mehmedi Bahaddin Canbaz
Kayıt Tarihi : 2.5.2012 19:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmedi Bahaddin Canbaz