Senin İçin..Engin Demirci.www.beyazrenkl ...

Engin Demirci
946

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Senin İçin..Engin Demirci.www.beyazrenkler.org

Senin İçin..

az biraz bekle...
eşikte cana sulanan melek değil mi, kıyamet dediğin?
Hişşşt… sen ses etme,
melekler sus kesiliyor iki dudak arası emrine
ve bir ölüm bu kadar mı düş?
nakarat nakarat yalnızlığımdan seni besteledim,
Bir mum yaktım geceye… Üfle(me) !
Anlaşılmaktı adı tüm anlaşılmamazlıkların!
Hadi! Ayart Azrail’i seni özledim!
Ve ben ağladığımda yağmur duasını bırakacaktı melekler!
Altı üstü aşktı, cürmünün yoktu izahı.

Durdum. Benden söz açmıştı, beni bulmaktan. Durdum.
Kız Kulesi’nin şalını savuracaktı rüzgâr Marmara’nın titrek omuzlarına.
Saçlarım asılacaktı iki boğaz arasına
Bir kere canın çekilecekti tırnaklarından yukarı,
topu topu tek nefes tutulacaktı.
Bekliyordum.
Başını salladı.

Bekliyordum.

Birincisi yüzünü görmek için toptan
İkincisi gözlerini görmek için
Üçüncüsü ağzını görmek için
tek bir an'ı.. asırdı.....
ve aşk.. asıldı..ruhuma

o halde 'an'ın vacibini (gerektirdiğini) yapmalı

ömrümün içinden bir yol geçiyor...
ben yürüdüm kendime kendimden bir şeyler kalmayana dek.
yüzümü döküp yollara yürüdüm.
her durakta yollardan bir ayet kopararak...
ipi kopmuş bir tesbih gibi
Kim olduğun öyle bir haykırıyor ki; ne dediğini duyamıyorum.'
zalim bir avuntuya ram,

bir sorunun çengelinde yıllarca
askıda
boşlukta
biatsız...aşk’sa aşk

yüzümden çalıp kalbime sarıyor ellerim!
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
ayağa düştü gerili zaman
vurur
ölü doğmuş güneş
son kez yüzüne
'Bir dileğin var mı? ' diye sorunca kalbim aşka
'Var, gölge etme, başka ihsan istemem' demiştir çoban

Kitaplar, sağırlara seslenen dilsiz dostlardır diyor pirim
seni hiç beklemediğim kadar bekliyorum
gelmeyeceğini bile bile
sağ eli sol eline küsüp bir kuyuya düşmüş yusufum
geçmiş güzel günlerini bugününe yamayarak,
infaz etmiş tüm sevinçlerimi karanlık
dedim ya..
Yüzüm ne zamandır çekip gitti benden?

Baktığın kadar görürsün beni ey yar
Hepsi bu!
Ağlayarak uykuya daldığın gecelerde yaşadığın hayat
Neden git diyor bu şehir sana böyle
Ah ne çok benziyoruz kıyamete değil mi?
Sahi adını sana verseler kendine ne diye seslenirdin?
Ne bir aşka ne de bir savaşa..

Başkalarının aşklarıyla başladım
Adımdan başka ne var beni onlara anlatan?
Ona da söyledim, o çobana

Bu hikaye bana göre değil…
Peki hiç şunu sordun mu kendine?
Bütün yetimler bizim olsun aşk yerine

çok bilinmeyenli bir denklemsin
seni çözemiyorum


ben ahir zaman yorgunu,

payına düşeni alsın herkes ve kimse
bağırmasın kuyularda adımı, artık
değilim. bakmayın hala kanadığıma
yazdım ya demin buraya
gelmem bi’ daha masalınıza.

ama artık biliyorum
bu zehirli çağrı hiç dinmeyecek!
ve biliyorum düştüklerimin kalbinde

bu çağın acılarından hicret edip bir uykuya kaçsam...
hiç uyanmadan
kıyamete kadar uyusam.
uyusam...aşk kıskansa
rabbim, şu dağınık harflerini topla kalbimin...
içime saçılmış, ömrüme açılmış harfleri tut!
beni anlamlı kıl.

dilsiz geceler çoğalttım yıkık ve kırık
artık korkmuyorum!
Senden ey aşk
askıda
boşlukta
biatsız...
cennetten yüzüme düşen bir şeyler var!
bu ölümü durdurun!
ne zaman aşka sürsem kanımı/deryâ dolar gözlerim

yanı başımda kıvrılır ölüm
ıssızlığın sürgününde dilim münzevi!

biz (iz) meydan okuyan! Düşler boş…
ben, çoban ve sen
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN İSMİYLE

ey bahtıma haber salan karma/şık bilmecem
şimdi son vazife sizden
hadi!
yoksa istemem ben yeniden çocuk olmayı
âmentü'sü
yazıl(a) mamış şiirlerin
koynuna gömün beni!
az biraz bencillik midir rüzgâra karışıp koşmak
s/anılır adım kal biraz
geçmişi delip gelen cân kırıklarında

çıkmıyor aklımdan hiç; o kuyu ve o câmi, avlusunda gezindiğim
öylece, kendi hâline; sessiz ve biraz da özensiz
hayat beklese bir köşede biraz kendime gelmemi
ve biraz kendim olmak arzusu hiç kimseden çekinmeden

İçimdeki çocuğu?
ne seni bilirim
ne gezdiğin bahçeleri ey aşk
ben değilim o muştuladığın kişileri
sonra seveceksin beni faydasız
tarih kadar eski ve insanlık gibi geniş
emecek karanlığı caddelerinden katran karası zikrim

aşkların yok olup neslin aşina olmadığı yerde
ibret-i alem için mutlanıp öleceğim
söylenmemişleri sarf etmenin rehavetiyle
Ben seni hiçbir zaman bulamayacağım
Ve ben

Bu hikaye aşktan anlamaz...
Belki saati sormak için bile çıkmayacaksın karşıma...
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen gözükara cesaretimden

sözüm ağrıyor
çek al çoban
çek al kendini aşktan
şiirlerimden ve benden

uyan şair..çok geç olmadan

Ve aşkların
ADEMLER VE HAVVALAR

Ne aklımdan kurtuldum,ne delirdim...
Sesim geliyor kendim görünmüyorum.
Biz seninle haritada iki küçük su lekesi.
Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi..
Acı değilse derin bir düşünce, bir anıdır,
Sessizlik, yorgunluktur,
biliyorsun../..çok erken aldın hediyeni benden
İnanç ki yenilmez kılar insanı
Can verme sakın aşka aşk afeti candır'
bir uyumsuz rastlaşma
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın

aşk dersem çık, ayrılık dersem çıkma.
Buruşturulup atıldığı akşamlarda
Kime koşup sarılsam onda kolları bağlı erdemim var.
gücümdü güçsüzlüğünüm ben senin
Bazen çayımı yudumlarken,yolda yürürken yada herkes gülüp eğlenirken
Düşümden düştün, canın acımadı ya
Toprak yarılır birden
Çok yoruldum ölmek istiyorum.
çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın
aşkın kuzey yıldızı şaşkın
Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa gecede
bu aşk şiirinde U dönüşü yapılmaz...
Ey yar unutma,teri soğumamış bir ayrılıkla içilen özlem, ateş yapar..

Sen yalnızca incinmelerinin defterini titizlikle tutanlardansın
sen../..büyümeye zamanı olmayan çocukların,
dar zamanlarda attığı içten bir kahkahasın
aşk, öyle bir çarpsınki beni o ben ben
yansıyorsa aşk ruhuma gitmek,gitmek,gitmek,gitmek,gitmek,gitmek.................isterim hep.
biz yağmurlarda şemsiyesiz yıkananlar
Ne anılar anladı beni yar ne de sen
Uzadıkça uzuyor konuşmalar
Saki, ezelde bir iki kadeh bade verdi bana
oy oy oyyy bu nasıl bir şey dir yaaa!
bilme/konuşma/bakma/yazma/GEL-me/işitme...
bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı
ve kimin aşkından hep geliyor ve geliyorsun
Bir çocuksun şu kadar,
Madem ki bir aşkın var, ne güzel tadını çıkar...
her şeye boş ver ve aşkı yaşa...
başımı değişmeyen düşüme koyunca
bir sırdı; çaldı kapıyı gitti diyor.
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen
Ey aşk benden söylemesi,herkes “kendi” dilinin bildiği bir tada benzetecekti seni…
Deforme olmuş insan hep kendini yakışıklı gösteren aynalar bulur
geceye çıktım ben her gece kendime
kapandı ardımdan yedi kilit bir kapı üstün
Ah,içimi içimde oydum.
Meysiz, dermansız, neysiz ve tefsiz
Ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen
zıt anlamlı iki kelimeden oluşan
ama anlamlı bir cümle kuramadığınız üç harfe aşk denir
gece bitti mi; bitsin de susayım ben
en kötüyü yaşamak istiyorum
kimin için?
Hızla kirlenen bir dünyadan hızla geçtim…
senden eriyen parçalar
bir gün gelecek bu gün de
hoşça kal ayak izim
ama en çok çalkalanan beynin çaresizliği...
sonra görüşelim
Sen insansan o insansa ben de sansam ne olur ki?
ve en az seni sevdiğim kadar üzüldüm yokluğuna.
ve büyük soğuğu düşün kalbinde aşk için
ölümden daha tatlı bir uykuya varsam!
Ben ölürüm; dağlar ve güller yine akraba…
Sonra çıkıp bu kentin uğultusuna çarpıyorum;
bu kent de uğultusunu bana çarpıyor, çarpışıyoruz,
kimseler görmüyor
Elime alıyorum, çiziyorum üstüne kalbimi aşk diyorum
Herkes “kendi” burnuyla koklayacaktı seni…
Hergün yeni bir hüznü takıp koluna
Bütün saatleri acıya kuruyor sanki
Şarkıların hüzzam makamındayız
Kanıyoruz göçebe yollarda yılkı atlar
Bir acı kahve hatrını unuttuk
...Her köşe başında bir maskara suret
şimdi sensizlik vakti
hoş geldin yüreğim
Sessizlik -sensizlik daha ne kadar
-Aşksa aşk işte nabzım-
Sesini sesimde dinleyip yüreğinin rengine gönül verdiğim Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün...
Bil ki artık ne senden uzak kuşlar avutabilir ben
Bu akşam beni yalnız bırakın
di'li geçmiş zamanda seviş.
sen ne yüreksin, ne gerçek.
Boyayla kapanmış kirisin içinin.
tutuşturan samansın
İki yabancı seviş.
adam kadını tanımıyordu
kadın adamı...
hiç!
....
et bunu istedi
Utancınızı saklamaya hiç gerek yok,
onları ayrı ayrı kaldırıyoruz.
Utancınızı saklamaya hiç gerek yok,
onları ayrı ayrı kaldırıyoruz.
çünkü siz kokmuyor dualarınız
neden her şey vecdini soldurur
çocukluğunu anlatırken neden mendil ister babasız kadınlar,
bilmedim, çünkü herkesin kalbi artık biley taşı
ey yetim, bu aşkta da babanı bulamadın galiba!
Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı...
ey yetim, bu aşkta da babanı bulamadın galiba!
Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı...
Saçmalığınız sınır tanımıyor!
Oysa ne güzeldir
Kışa hazırlanan sonbahar
Nasıl bir kostüm istersiniz?
Sanırım çağımın ayıbını giyinmezsiniz,
oysa göğsünüzü yırtmak üzere nefsiniz...
Buyrun efendim,baylar/bayanlar
günlük yüzünüz benim adım karanlık
ve sırıtkanlığınız, aynanız
bir de beraber götürmek zorunda olduğunuz günahlarınız.
Yine bekleriz, bir ömür açığız.
benim adım karanlık
sizin adınız ne?

Dinden çıkar mısınız?
Zaten daha önce de göstermelik diz çöküyordunuz,
Kimin içindi eğilip kalkmanız
Hani hepiniz eşitsiniz secdede
Ya secde dışındaki kendiniz
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Gecenin çobanları derki
o kadar diyar gezdim
İnsan'dan başka yalan secde eden görmedim
Pardon, yüreğinizi sökmek zorundayız!
Bir de, lütfen aklınıza şeytan dolansın.

Bakın, bütün bunlar yetmez derseniz,
Ne demek efendim, günah diye bir sözcük kalmadı.
şeytan bile sizden ders aldı.
Alayım efendim,
kanınız,
yüreğiniz
bir de ruhunuz.

Artık yok olmak gibi bir korku taşımassınız
Çünkü siz hz insansınız! ....

İşte soluğun ey şair,
maviden kırmızıya uçan kuş oluyor..
yine bütün şiir durakları
ve gece sızlıyor göç mevsiminde,
kimsenin görmediğini, dokunmadığını çekip çıkarttın
yıllarca ve edebiyat adına güç simsarlığı yapanlara inat
hep genç yetenek ve üretimlere omuz verdin..
dingin uyu, gece aynı, gündüz aynı, yüzler aynı..
boşalmış sokakların hafızasında varolur,
var olacak hep mis sokakığın şiiri..
ve 'hangi zaman' yakılmamış durdu ki 'içimiz'? ..
çünkü biz garip çobanlarız

İçimizde doğan her fikirle içimizdeki bir şeyler çürür.
Ben seninle uzun bir araf yaşadım,
O günden bir yağmur çiçeği, önümde duruyor.
Gerçek bende nefes darlığı yapıyor.
Adını bilmiyordum sonra öğrendim
Bir tek kötü şairler özgür'dür.
Mesela bizim için aşk...

Aşırı uçların büyüsüne kapılmış olmak;
arasında bir yerlerde durmuş olmak!
Bırak sökük kalsın rüzgâr,
bu zırdeli düşün içinde
Bir küçük iyiliktir aşk
maymun iştahlılıkla dinamit
Hepimiz soytarıyız:
Sorunlarımızdan sonra da hayatta kalırız
Ne acı ki hala sevgiye muhtacız

_ yalnızlığını…
“ yalnızlığını dikkatli kullan.
Başa beladır”
Issızlık bilgisiyim ben, sessizlik bilgisi
Bir zaman omuz silktiğim, “ başa beladır.
Bu narı daha fazla taşıyamam
Özlemekte olduğum asıl şeyin,
görebilmek mi olduğunu biliyor değilim.
Bilinmezimi yanıma katıp,
o kahvaltıları düşünüyorum.
Bu kez o olsun beni sana hatırlatan.
aslında görmedikleri rüyaları
uzun uzun kurguladıklarını hayal ediyorum
Seni kırdığım yerden beni de kırdılar
o kahvaltı sofraları mı yoksa rüya
Yol uzun, güzergâh zorlu, ne demeliyim?
ilir misiniz, rüyada insanlar birbirlerinin gözlerine bakamazlar.
Ve bakarlarsa çok ıstıraplı olur.
İnsan olan yerlerim çok ağrıyor.
Derhal uyanırlar

En değerli vakitlerinizi bana ayırdınız
size teşekkür ederim
İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir.
Yazdıkları, okumak istedikleridir.
Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir.
Sana vardığımda ağlamam bundan,
O en “bir” ve “tam” olana yürümek.

Özlemin içindeyim şimdi.
Ama özlemeye gene de devam ediyorum.
Küçük ve güçsüzüm.
Senin kuvvetine ve bilgeliğine ihtiyacım var.
Güzellik içerisinde yürümeme
ve gözlerimin kırmızı
ve mor gün batımlarını izlemesine izin ver.
Bir şeyin değişmesinden
ve hiçbir şeyin değişmemesinden korkuyorum.

Ben bir “hiçim”,
ve öğreneceksin zamanla diğerlerini..
Rüzgarda sesini işittiğim nefesiyle
dünyaya hayat veren yüce ruh,
duy sesimi!
Yaşanan an da anı olacak
Görüyorum işte dünyayı,
Ellerimin senin yarattığın şeylere saygı duymasını
ve kulaklarımın sesini duyabilecek kadar keskin olmasını sağla
Ben bir “hiçim”,

Dedim ya ben bir hiçim,
Beni bilge yap ki öğrettiklerini anlayabileyim.
Her yaprağa
ve kayaya gizlediğin dersi öğrenmeme izin ver.
Çünkü yaşıyorsanız meşgulsünüzdür.
“Harabat ehliyiz mestaneyiz biz
Alemin nadan biganeyiz biz
Vahdet şarabı içmek istersen
Bizden iç meyhaneyiz biz”.
Dedim ya ben bir hiçim,
Kardeşlerimden daha üstün olabilmek için değil;
en kötü düşmanım olan 'ben'i yenebilecek kadar kuvvet istiyorum. Sana temiz ellerim ve bakışlarımla gelmemi sağla ki;
hayat tıpkı batan güneş gibi solduğunda,
ruhum sana utanmadan geri dönebilsin! '
Ya da bir “ölü, “ öldürülmüş” olarak,
bunu hatırlayıp,
haddimi bilip sizin gibi susabilirim..
Ama ben kimim ki?
Dert de sizsiniz derman da.”
Ama ben kimim ki?
Dedim ya ben bir hiçim Rab'bim

İlk aşkın esrikliği omuzlarda
yasakları bertaraf etmekti aşk
(ç) aldığım mayhoş tatla can bulduk
ve yaşam denilen kavram hayal ya da “masal ”olurdu.
Kim yarattı her şeyi
Her şey burada bitiyor…
Toprağında güller açsın! ..
kan revan içindeydi kestiğim ümitler
Bağışla ne olur, bir kez daha yad ettik say bizi…
örselenmiş yenilgilerde demlendik
Kime benziyor İsa
her (b) aşka yolculukta
Kim verdi onların adını size
Kim/ Kim / Kim/

Ben sevilmeye muhtaç değilim diyen birisini gördünüz mü hiç?
belki yine seviyordur diye bir papatya kopartıyorum
Acılara karşı bağışıklık geliştirmek kolaydır.
Aynı şeyleri zevkler için yapmak zordur.
Biliyorsunuz benim ana ocağım aşk
nasıldı bu fal, yani nasıl açılırdı bir kapının kilidi
anahtarı deliğe sokmadan önce
Hem hepsi, hem hiçbiri...
Aşk her insanın, fakir ya da zengin,
güzel ya da çirkin, uzun ya da kısa,
herkesin az çok, uzundan yanından faydalandığı bir zevktir.
parmağını şeyh gâlip’in bir gazeline koyup bittü dedin
anne, hangi sayıdan başlayacağım?
Doksandokuzda VE BEN ÜŞÜRÜM

bulutu anlarım
d'üşüyorum
ben
hep
çok
daha çok
ve
ey nefsinde çağlayan us
eskimeyen aşklarda
ölüyorum...
sabaha kadar raks
biraz da günah
adıyla
yağdıkça izlerini
silen kendisidir

ödünç alırım da bir çocuğun sevincini
yok aslında kendimle bir problemim
Ne zaman öldümse bir tepik mezarıma vursunlar,
bir de toprak üstüme
yani görünüş anlamında elbette
bu vaziyette gidiyorum
Toprağı eşeleyen çocukların avuçlarında
Yağmurda yürü,izini koru...unutulmasın aşk


Geçtiğin kırmızı, durduğun yeşil...unutulmasın
içinin savaşı ve dışının kreması

Dimdik önündesin bir fotoğraf karesinin

saat kadınlara kadınlar kala
ah! yine de unutulmuyor alınmış bir ah
borçluyum sırasını bozan her çocuğa
ama işte ben!
Bir hatırı olmalı,
Yoksa yakarım bütün şarkıları
bir düğüm daha atıyoruz nasırlı bir ipe, ve bir çıkrık,
yükseliyor çocuklardan göklere
Sizi hiç özlemedim
zaten ben kimseyi özlemem,
zaten benim için herkes hiç kimsedir,
yooo hiç özlemedim hiiç...
Uyanır uyanmaz yokluğunuza ağlamadım.

Avuç içlerim yanıyor.
İyi tamam, girelim hadi!
Eflatun yaprakların damarlarından düşüyorum masalım
Sevemez herkes;
evet işte... (hergün öyleydim aslında)
Reddediyorum ya bunu bu bir dayatmadır insanın doğasına aykırıdır.
bir orman olmak gerekir sevmek için:
Vicdan da sonradan öğretiliyor ya...
Şuramda,göğsümün içinde recm edilmiş bir heyecan var.

anlıyor musun?

hep de; uykusuzken..
faili meçhul oluverir,
tüm hayatım ellerinde bir anda

duydun mu,
bazı gazellerin kahrıyla büyüdü
içimdeki çukur.
yedi tas su içtim bir divandan
kefenlenen sözler çıkardım başkasının risalesinden

Lâl rengi bir şarap tadı dudaklarımda-
içsem ve düşünsem
içine düşsem
beni yutsa
boğulsam
solmadan ölse...m.
Ruh üşümesidir bunlar şairlerin
Hep bağırıyorum sağırlara
Ahh...duymuyorlar...
Kırılıyor tüm düşler..
Ve
Gizli bir oda buldum kendi içimde

Çünkü hiç bir aşk, cinayetin bahanesi değil artık..
Birden fark ettim bekliyordun beni
Sevgilim ruhumda bekle beni
tembel, suçlu bir öğrenci gibi oturuyordum dünyada
İşte bu yüzden rehindeyim... -zin, bir büyü gibi.
yokluğun yoksulluğum oluyor..
E s i r g e kendini ne çıkar!
Biten her aşk, kaybetmeye değer...

Hiçbir şey hissetmiyorum.
Hiçbir şey.
Ne bir pişmanlık duyuyorum, ne de gözpınarlarım ıslanıyor.
Ağlamak için gidiyordum.
Herkes çizer boşluğunu…
Sevmeyi bile öğrenebilirim yeniden, diyordum
bazıları hiç delirmez
Herkes sever doğrusunu;
Belki de en büyük şiddet buydu: 'durmak'
kim sever yanlışını?
'Ve artık insanlar bir karar vermeli.
Ya cenazelerde ağlamayacak ölülerine,
ya da üzerine basmayacak,
sevdiklerinin cesetlerinin beslediği toprağın!
'insanlar...'dedim fısıldayarak.
'taşırlar insanları.
kundaktayken, tabuttayken.
hep taşıyacak birileri olur
Hiçbir şey hissetmiyorum.
Hiçbir şey.

Hislerimi bir dervişe satıp
tanımsız hiçliğimle duaların ürpertisine gizledim umudumu
insanın kendine biçtiği cezadan daha acı dolu olanı yoktur.
O an…
soluk ve soğuk yüzlerin sinsi pusularını
İşte o an,
ve
günah desenleriyle
ruhumun ölüsünde dirilen beden neye yarar?
insanın kendine verdiği cezaların ilki, işlediği suçtur..
Artık her ses içimdeki bir sözün katili
gelecek zamana bağlayan
bağlantısız bir bağlaç
ve
yüzünü yüzüme benzettiğim siluetsiz sevgili
bilirsin ''aşk bir sığınma talebidir''


Kalbimde bir ölüyle hiçbirşey olmamışçılık oynarken..
neyse… neyse... neyse...! ! !
gece yarısıydık,
bana b/aktın
paslı bir rüyadan uyandım
Zamanın ahşap penceresinde
o kadınlar: ne güzel, ne iyi, ne şefkatli
Annemdir evin en saklı yanı,
o kadınlar: onlar ki her biri, bir imkândı
sana sesleniyor sesini moleküllerine ayırmış bir adam.
Şair sözü doğrudur,amin de! ve inan! '
Rab'bin bilir çünkü
Anne seni özlediğimde yıldızlara bakıyorum
ve eskimiş sözcükler

tut elimden peygamberim!
belki yine, seni çok sevdim
tutun elimden!
ve öldürdüğümüz tüm zamanları tırmalıyor
Gene bir cehennem var yastığımda
karşılık bulamıyorsun aklıma düşen sorulara
Hem kurbanım hem de cellat
ve düşüp duruyor kırlangıçlar
Üşüyorum
Düşüncemin olmadığı
Aynalarda ben varım
belki yine, kendine iyi bak, sevgili kimsesiz
tut elimden peygamberim!

Kim Gazzede savaş kurallarını ihlal etti?
O,kaybolan yılları hatırladı.
Sanki tozlu bir pencereden bakar gibi.
Bakıyordu müslümanlar
Geçmiş görebildiği ama dokunamadığı bir şeydi
ve gördüğü her şey bulanık ve belirsizdi
İsrail kentsel alanda fosfor bombaları kullanarak
Müslümanlar savaşarak
İnsanlık bu kadar kendiyle karışık..

Kalbindeki bozkır kuraklığı her an daha da derinleşiyordu.Üzgün değildi...Kırgın da...Kızgın da... Sadece yağmalanmış ruhunu yamayamayacak kadar yorgundu...
Usulca ayağa kalktı...Sendeledi (dengeyle ilgili bir sorunu olmuştu hep) ...Etrafına ne aradığını bilmeyen gözlerle baktı...Gözlerinde ummadığını bulmanın ışıltısı belirdi.Kendisinden beklenmeyecek bir enerjiyle hedefine vardı.
Kalbinde bozkır sıcaklığı...
sessizlik...
sessizlik...
serinlik...
serinlik...
Ellerinde nehir serinliği...
Adam içeri girdiğinde gördüğü manzara karşısında şaşkın...tedirgin...çaresiz...
Kadın sesini yutamadı-doyan insan yutamaz kusar-
-h/iç kan/a kan/a
şimdi şair harf arıyor

ben varken sen, sen varken ben-
-yoktum ve şimdi-
gecenin iz düşümünde
sonrası (z) bir yaşamdı doğum
Hayat evet ve hayırın bedelini ödemekle geçiyor.
Ya da erkendi hep, kendini anlatırken.
Anladım
canı çok acıyanlar çok iyi acımıyormuş gibi yapıyor
Ya sen benim sevgi mi hak etmiyorsun...
Ya da ben senin sevgine layık değilim..
Şimdi yol benim yeniden.
ben belleksiz bir adamım artık'
Lâ Havle çekerek günü devirdim,
densizliğim aldı başını
koşturdu, sabaha dek...
ben varken sen, sen varken ben-
-yoktum ve şimdi-....

y.ed...10.11,2011..Garip Çoban Sıradışı

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 10.11.2010 14:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir Garip Yolcu Garip Çoban Sıradışın'dan...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Demirci