Pekala... haydi siz de bakın
İyi ama, böyle de çok yakın
Ya Hele siz önce bir kalkın
Gözlükleri de unutmayın sakın
Bitince mi? şu yan kapıdan çıkın
Aman siz de... birazcık da sarkın
Olur... isterseniz çivi de çakın
Tabii ki... kıvamına gelince sıkın
Yok, yok... siz yine de bal mumu tıkın
Bizim ünlü "habire cemal'in" elinden yapkın
Gözleri nemli bir hüzzamdır senin şarkın
Erkeklik taslıyor bu... bırakın ya bırakın!
Gözün morarınca kalmaz ki merakın...
Aman aman ha...! Sakın sakın...!
Yani siz de...! toparlayıp üst üste yıkın
Baksanıza hafifçe sola yatkın
Bu saatte baban mı yapacak baskın...?
Zannedersem iki saati aşkın
Bakma öyle aptallığa endeksli şaşkın şaşkın...
Ödlekler...! öyleyse erkenden çıkmaya bakın
İnanın ki yağmur destekli bir sel gibi taşkın
Uyuklayana şamar şiddetinde bir tokat çakın
Ne ilgisi var ki şimdi şu parkın
Offf... işte böyle deyip canınız alabildiğince bıkın
Siz bilirsiniz ama en iyisiydi Cüneyt Arkın
Ne bileyim ben... belki de Filiz Akın
Hala suyu ısınmadı mı şu dördüncü şıkkın
Halla, halla...! ya takın dediysem takın
Romantizm mi...? öyleyse şu üç mumu birden yakın
Neredeydi demiştin şu keskin çakın?
Dolu olmalıydi ki şu koca çıkın...
Neyse... al şunu da biraz tıkın
Ne olacak ki...üst tarafı iki kilo ışkın
Bizim bakkal Şeyhonun terazisinde tartkın
Öyle diyorlar...merhameti olmazmış aşkın
Ah ulan felek...! bilmem ki ne olası çarkın
Yıkılası mı olsun? eh böylesi daha yatkın
Kardeşim, yani senin uğurunda böceğinden kaçkın
Ben marko paşamıyım ya, yakın babam yakın...
tam zamanıydı.. rengi sevdaya boyanmalıydı afakın
Üşüyeceksen, şu üst dolapta olacaktı atkın
Git be sende... bu kaç yılıncı kırkın
Seni gidi uslanmazı düğmesiz çapkın
Tamam ama yıkılır evin ve,ve,ve de barkın
Eh böyle giderse... seninde çıkacak cılkın
Şu saçlara bak... koyunlar gibi kırpkın
Bırak be koçum, olsun birazcık böylesi farkın
Sen de seviyormuş gibi bir tavır takın
Dikkatli ol haa! arada bir etrafına da bakın
Yürüyüşe bak! sanki sen yoldan, yol senden bıkkın
Hiç söyleme... geliyorlar akın akın
İflahı da olmaz ki canım böylesi ırkın
Öyle deme... bir dökülmeye görsün gözündeki akın
Kimin ne haddine... vefa borcu ödenesi değil ki hakkın
Böyleleri de bit pazarında bedavaya satkın
Hayrı ne olacak ki, verdiği dişlerinden artkın
Konuştuğuna bakma öyle... acaip paraya tapkın
Öylesine de şerli ki... ağzından burnundan yırtkın
Bağırma dediysem, şöyle birazcık ta duyulmalı yankın
Bütünü bir avuç ya... ne çıkar olsada batkın
Yorulduysan birazcık üstünde oturalım bankın...
Bak bu zıkkımı taşıyorsan mutlak olmalı kın
Sen yine de elinden geldiğince sakın
Biliyorum be koçum... senden daha bıçkın
Şu bizim ince Ali'de olacaktı ki zıpkın
Bir görsen var ya... vallahi senin tıpkın
Ölüyorum ona... hele kaşları olunca çatkın
Bakma ahu zarına... gerçekte sineğe çarpkın
Öyle, öyle... düz yoldan patikaya sapkın
Sanki paçasından sokak itlerine kapkın
Ya, Artık üç beş kuruşluk da olmasın mı katkın
Yok, yok... daha çok senin avantacılığına yatkın
Ne mi yazıyorum?
Bak okuyanlar da soruyorlar
Sor kardeşim sor... senin de hakkın
Kayıt Tarihi : 21.10.2010 14:51:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
lerim. Nazır Çiftçi Ankara 19.12.2010
Selamlar.
Tayyar YILDIRIM
Yalan Değil
Bir zamanlar benim de yaşım yirmiydi, “su çıkarırdım, sıkınca taştan”.
Durun! Hele anlatayım en baştan:
Çok geriye gitmeye gerek yok, başlayayım yavaştan
O tarihlerde; zaten çocuklar; zor çıkarlardı bahara, kara kıştan.
Beterdi yoksulluk savaştan.
Yağ, süttozu filan gelirdi dıştan
Kaşıkların beşi girer, onu çıkardı aştan,
Kimse memnun değildi gidişten.
Yapılan alışverişten, alınan fişten.
Medet bekliyorlardı falcıdan, dervişten
Eser yoktu cepte liradan ve kuruştan.
Gerçi şimdi de kimse memnun değil maaştan.
Ama israfa da çanak tutuyoruz her yaştan.
Hâlbuki “birikmese de işten”, “artar, biliriz dişten”.
Gurbet türküleri söylenirdi, hasretten, telaştan…
Arabeskler yükselirdi varoştan.
Hiç kurumazdı ki gözleri yaştan.
Haber beklenirdi postacı kuştan,
Anadan, bacıdan, eşten…
Elli günde anca gelirdi mektup, Maraş’tan.
Nice Koçyiğitler kurşun yiyince döşten
Şehitler dizi dizi onbaşıdan, çavuştan…
Anaların gözleri kurumuyor ki yaştan.
Ne istiyorlar Türk ve Kürt Gardaştan?
Yasaksa söz etmek barıştan;
Niyet belli; “koparmaktır yarıştan”
Halbuki girmedik mi Anadolu'ya Malazgirt'ten, Muş’tan, 'Yolu Yokuştan'? ”
Zarar gelmez kimseye namaz kılıştan
Ve de milli duruştan.
Ne gelirse gelir, ayrı oluştan.
Neler çektik, tiryakiden, sarhoştan hem de berduştan,
Bedel öder hale geldik adres soruştan
Ne beklenir ki ayyaştan?
Sokaklar bile kokardı çöpten talaştan
Geçilemezdi yollar cesetten ve “leşten”,
Herkes temizdi sanki, üstüne almaz, yolu geçmezdi hamamdan ve duştan
Belanın kaynağı, bilinirdi hep baykuştan
O zamanlar, “TRT Haber Merkezi sunardı” Tuna HUŞ’tan
“Yediden Yetmiş Yediye” Sevgili BARIŞ’tan
Atan atana, medeniden, çağdaştan,
Ahi zar ağladı bütün dünya Bay Buş’tan
Kimse sevmez ki karagöz ve karakaştan,
Sevmesi için çıkarı olmalıydı “beleşten”
Birlik olmazsak eğer, bela gitmez ki baştan
Yetmez, bahsetmek sadece “ata sporumuz güreşten”
Zaman geldi; milletçe zor kurtulduk tuştan,
Vazgeçmeliyiz bu anlayıştan.
Yıllar sonra faydalandık onca buluştan
“Titreyip de kendimize dönsek' ve uyansak düşten…
(2009/Konya)
Tayyar Yıldırım
TÜM YORUMLAR (58)