Avuçlarımın arasındaydı ufacık ve titriyordu zavallı şerçe kuşu. Alışverişten döndüğümde bahçede duydum sesini. Elimdekileri bırakıp hemen bahçeye koştum. Yerde yatıyordu. Belli çaresizdi. Karşıdan gelen bir kedi, sanki yalanır gibi yaklaşıyordu serçe kuşuna. Yerden taş aldığım gibi fırlattım olduğu yere. Nasıl kaçacağını bilemedi. İşte avuçlarımdaydı. Ürkek bir şekilde bağırıyordu.
Aceleyle eve gittim. Eskiden kalma kuş kafesine koydum önu. Annesini arıyordu sanki.. Keşke dilinden anlayabilseydim. O da bebekti işte. Ancak annesi anlardı dilinden. Evde kuş maması vardı. Tekrar elime aldım serçeyi, beslemeye başladım. Acıkmıştı. yerken yüzü gözü mama içinde kalmıştı. Bir yandan içimde bir sızı, bir yandan kediye kaptırmadığım için, bir mutluluk vardı. İsmini çitlembik koymuştum.
Ertesi gün çitlembiğin sesiyle uyandım. Kafesin yanına gittim. Su içiyordu.
Ne güzel kendi başına su içebiliyordu. Yine elime alıp seve, okşaya mamasını yedirdim. Bu sefer büyük iştahla yiyiyordu. Sanki bebeğimi besler gibi mutluydum. O yedikçe ben doyuyordum. Aradan zaman geçtikçe,
tüyleri harika bir şekil almaya başlamıştı. Bulduğumda ise bedeninin çoğu tüysüzdü.
Çitlenbik alışmıştı bana, elime alır sever, okşardım. Hiç sesi çıkmazdı. Bir gün uyandığımda kafesin kapısından bana seslendiğini gördüm. Gözünü ben de açmış ve ilk beni görmüştü. Koltuğa oturdum. Geldi omuzlarıma kondu. Ötmeye başladı. Ben de onunla durmadan konuşuyordum. Sanki o da anlıyor gibi, bana cevap veriyordu. Büyümüştü artık. Günlerim onunla geçiyordu. Dışarda ki ağaçlardan kuş sesleri geldiğinde o da başlıyordu ötmeye, dışarı çıkmak ister gibi cama uçuyordu.
Doğaya ait bir kuşu evde tutmam günahtı. Onu doğaya tekrar bırakacaktım.
Bir öğle saati, birsürü serçe evimin önünde ki çınar ağacına konmuştu. Hep birlikte harika şarkılar söylüyorlardı sanki. Çitlembiğe elimi uzattım. Çekinmeden avucumun içine geldi. Camı açtım. Haydi çitlenbik. senin yerin
arkadaşlarının yanı dedim. Avuşlarımın arasına bir gaga attı. Öpmüştü elimi.
Sonra koşar gibi, ağaçlara uçtu. Birden diğerlerinin arasına karıştı. Tanıyamıyordum onu. Hangisiydi benim çitlembiğim. Elim onu uçurduğum gibi kalmıştı. Bense şaşkınlıkla serçeleri seyrediyordum. Birden birsürü kuşun içinden çitlembiğim geldi ve elime kondu. Bebeğim gelmişti işte.
Öptüm onu. Senin yerin arkadaşlarının yanı dedim. Tekrar elime bir gaga atıp uçtu. Sürü halinde ki serçelere karıştı. Bir süre sonra hep birlikte ağaçtan gittiler.
Alışmıştım çitlenbiğe, evde gözlerim onu ve avuçlarımda ki sıcaklığını arıyordu hep. Ama herkes ait olduğu yerde olmalıydı. Aradan bir hafta geçti. Gözlerim herzaman çınar ağacına gelen kuşların arasında onu arıyordu. Ve üzgün bir şekilde pencereyi kapatıyordum. Birgün sabah kahvemi içerken, cama tık tık bir şeyle vurulduğunu hissettim. Evim üçüncü kattaydı. Kimse uzanıp vuramazdı. Pencereye doğru gidip açtım. Çitlembik gelmişti. Şaşkındım. Gözümde ki yaşlara mani olamıyordum. Elimi uzattım. Yine avuçlarımın arasında sıcaklığını hissediyordum. Ne güzeldi sevdiğinde sevilmek. Hem de bir kuş tarafından. Elime gaga atmadan gitmedi yine. Ona uzattığım eli unutmamamıştı çitlenbik.
Arada bir ay geçmişti görememiştim sevgili kuşumu. Gözüm ağaçta kolumsa pencerenin kenarında özlemle bekliyordum onu. Bir gün yine camın gagalandığını hissettim. Tamam bu çitlenbiktir dedim. Koşarak camı açtım. Evet gelmişti. Ama yalnız değildi. yanında bir serçe kuşu vardı. Demek ki çitlenbik bir yuva kurmuş ve eşini bana getirmişti. Eşi ürkek bir şekilde yaklaşmıyordu. Çitlenbik ona birşeyler anlatıyordu avuçlarımın arasındayken..
Kimbilir belki de korkma diyordu ona. Elimde olmadan yine ağlıyordum. Sanki sevdiğime kavuşmuş gibi mutluydum. Fazla kalmadan ikisi de uçup gitti. Epey bir müddet göremedim çitlenbiği. Aklım ise ondaydı. herhalde bebekleri olup onlarla uğraşıyordu.
Sonbahar gelmişti. Rüzgar estikçe, düşüncelerim de yine o vardı. Pencerenin dışarısına ekmekleri ufalayıp koyuyordum. Belki gelir diye.
Ama gelmiyordu artık. Soğuklar başlamıştı. Doğanın bir armağınıydı çitlenbik bana. Doğa da kaybolmuştu. Bir öğlen vaktiydi camın vurulduğunu duyar duymaz koşup penceri açtım. Çitlenbikti gelen, hemen sığınmıştı avuçlarımın arasına.. İçeri aldım. Avuçlarımın arasında gözlerime öyle acı baktı ki..Nedenini anlayamadım. Bir den başı yanına kaydı. Ölmüştü çitlenbik. Hem de ona yardım eden elin, avucumun içinde.
Gözyaşlarıma hakim olamıyordum artık. Koşarak gelmişti ve unutmamıştı beni. Seni seviyorum çitlenbik deyip başını öptüm. Onu bulduğum ağacın altına gömdüm. Değişik bir hüzün vardı içinmde. Yüreğim sızlıyordu sanki.
Gözlerimin önünden onu bulduğum an ve ölümüne kadar geçen zaman film şeridi gibi aktı gitti.
Nezaman pencereden baksam, kuş cıvıltıları duysam çitlenbik aklıma geliyor.
Avuçlarım da hissettiğim sıcaklığını birtürlü unutamıyorum. Seni hep seveceğim çitlenbik, seni unutmayacağım. Sen yüreğimdesin herzaman yüreğimde kalacaksın.
Kayıt Tarihi : 22.2.2008 00:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Hikâyeleriniz gerçekten çok güzel.Sonuna kadar akıcı bir uslupla sürüklüyürsunuz okuyanı.
Bu da çok güzeldi.İnsanın,verdiği sevginin karşılığını,minik bir kuşun yüreğinde bile görmesi ne kadar mutlu ediyor onu..Sonunda,giden her
sevgilinin ardından olduğu gibi hüzün ve yürekteki izi kalsa da..
Kutlarım efendim,teşekkürlerim ve saygılarımla,
Ünal Beşkese.
şahane bir öyküydü can..zevkle okudum...
TÜM YORUMLAR (4)