Beni sevmediğini,
hiçbir zaman sevmeyeceğini bildiğim anlar var...
O anlar—
gökyüzüne bakarken anladığım şeylerle aynı:
bu sonsuzlukta
ne kadar küçük ve ne kadar çaresizim…
... ve nihayet gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı
Masallarla indi yere
Sebil oldu cümle hikâyelere
Kara kara kazanlarda kaynadi
Devamını Oku
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı
Masallarla indi yere
Sebil oldu cümle hikâyelere
Kara kara kazanlarda kaynadi
Ben ayrılıklarla çektiğim elemler okulunda anladım ki uzaklarda olanı özlemek, çok sevmenin ziyadeliğini göstermiyor. Yokluğun verdiği ıstırabı gösteriyor. Normalde elinden tutmak, sevdiğinin, o kadar da abartılıcak bir şey değildir herhalde, annemden babamdan bunu anladım. Dedelerimden ninelerimden de... kimse kimsenin elini tutmaya çok da meraklı değil gibi. Fakat bu yokluk o kadar ıstırab verdi ki, ağlarken bile ellerim sızlıyor, tutulası geliyor. Tutulunca ve alışınca artık normal olunca sevmemiş olmayacağım, ihtiyaçtan ağlayan duygular sakinleşmiş olunca, kendini güvende hissedince az sevmiş mi oluyoruz? Bazen o kadar kıskanıyorum ki, peygamber efendimiz aleyhisselatü vesselamın eşlerini sevdiği gibi beni sevsin diye dua ediyorum. Çünkü o bırakmıyor hiç. Elleri tutulası gelip sızlayavak kadar ortada bırakmıyor. Acı vermeyen, iftira etmeyen tam sahiplenen kıskanması da var. Tam benimsemiş ve onları ayrılığın içinde elemde bırakmamış, dışarılarda hiç bırakmaz da, üşütmez de.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta