Gel, eyleme eyy...
Âhh Kaç yaranın ahıdır bu...
Bu bendeki hasretlere hastalanmak,
Aşk ile tutuşmuş şamdan gibi yanmak,
Vuslatı yıllara zincirlemek,
Ölümü, türkülerin yetim yitikliğinden öpmek...
Gel, eyleme eyy...
Seni sevmek, bulutun yağmura kuraklığı,
Öylesine kor, öylesine hoyrat...
Sevdikçe,
Depreşen acılarımı deştikçe deşiyorsun...
Aşka, bire bin katan diyar diyar gurbet katıyorsun...
Aşıkların yadigâr uykularından garip haller yaşatıyorsun...
İncinmiş yüreğin yarasından hüzün emziriyorsun...
Bahar desem değil,
Eylül desem değil,
Kış desem değil,
Tufan desem değil,
Benimkisi kabuk bağlamaz yara...
Bir fırtına gibi, bir yangın gibi, kabından taşmış okyanus gibi...
Eyy Kâbe-i gönlümün efendisi,
Kuru dudağımın iftar besmelesi,
Terleyen yüreğimin Yusuf süresi,
Soluğumu kesen, ölümü anlatan ayet,
Gel, eyleme eyy...
Seni sevmek, nurdan damlalar,
Adsız zalimin cennete uzanan elleri...
Seni sevmek, köpükten gökyüzü kurmak...
Gönül ipini koparıp çağlayana dönmek...
Gecenin kör gözüne cehennem külü savurmak...
Seni sevmek, mor sümbüllü dağ olmak
Gel, eyleme eyy...
Kayıt Tarihi : 6.4.2024 22:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!