Bir sabah kalkıp, gözlerini ovalayarak günaydın demişti bana. O gün o kadar güzeldi ki, onun o gün doğduğunu düşündüm. O gün benim de var olduğum gün oldu.
Seni sevdim, bir gülüş ekler gibi dudak kenarına yapıştırdım öpücükleri. Asla bırakmak istemezdim. Sarılıp gözlerine uyuya kalayım demek için çok uğraştım ama her sefer bir çekingenlik, vazgeçtim. Belki utandım, belki kırılacağını düşünüp senin yok olmandan korktum.
Seni sevdim. Yalansız, saf ve tertemizdin. Uzaklara dalardı o kahverengi gözlerin bense sana dalardım saatlerce bıkmaksızın derinlerine inerdim düşüncelerini ne kadar çok merak ettim bir bilsen. Bir bilsen sıyrılmak ne denli istedim karanlıklardan, senin aydınlığınla günler büyütmek için. Savunmasız çocuk gibi kölendim, ellerimi uzatırken sana, aslıda dile diyordum benden, ne dilersen. Ama anlatamadım yokluğundaki buğulu gözlerimi, nasıl sildiğimi akan göz yaşlarımı. Anlar mıydın anlatabilseydim? Sırlarla dolu gün be gün hüzünlere yolcu yüreğimi. Peki sevebilir miydin bu denli acınası bir sevgiliyi? Haksızlık yapmayım sana, Sen henüz çıkmışsın, dar sokaklarına hayatın. Yaşamalısın tek tek, kırılganlıkları, yalnızlıkları, günlük mutlulukları. Bir eline gül veren diğerine acıyı yaşam çizgisi olarak ekler. Ben bunları anlatsam da anlayamayacaktın.
Yaşa, bırakıp geldiğin yerden farklı olan bu hayatı yaşa ki, kimseyi suçlamayasın. Yaşa ki yarım hissettiğin yüreğin, bütününe kavuşsun. Var oluşlara nasıl yol gider öğren ama yok oluşlardan çıkacağını da unutma. Bir isyan girecek yağmurda ıslanacaksın, bir kin doğacak güneşle beraber, her sabah tekrar tekrar kinleneceksin. Ama seveceksin de dört yapraklı yoncayı bulduğunda. Aslında böyle kalırsan, o seni burur unutma.
Seni sevdim, belki kimse sevemeyecek benim kadar, kimse okşamayacak göz kapaklarını ama beni de senin kadar kimse incitemeyecek. Keşkelerle boğuşacağım yıllar boyu. Keşke diyeceğim, keşke bilseydi sevdiğimi. Mutlu ol. Seni hep uzaktan izleyeceğim.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...