Sanadır bu gece söylenen sözler,
Yalvarıp yakaran dil seni ister.
Bükülen boyunlar, yaşaran gözler,
Göklere açılan el seni ister.
Rahmetindir arşı kuşatıp saran,
Boş dönmez bu gece kapına varan.
İsmini anarak kıyama duran
Secdeye kapanan kul seni ister.
Sevinir Rızanı kazanan gönül
Var mı bundan daha kıymetli ödül.
Dillendirir eşsiz sevdanı bülbül,
Burcu burcu kokan gül seni ister.
Yaşadıkça alınla yüz ak olsun,
Savunulan dava daim Hak olsun.
Gönül sapasağlam, pir-ü pâk olsun,
Kör, kötürüm, sağır, lal seni ister.
Denizi, ırmağı, çayı, deresi
Ne varsa cihanda belli adresi.
Cümle mahlukatın her bir hücresi,
Tohum, çiçek, yaprak, dal seni ister.
Gücündür patlatan sönen volkanı
Emrindir; durduran dolaşan kanı.
Mecnunun; Neharî, Leylî mekanı
Kuma gark ettiğin çöl seni ister.
Desek de; “Gönlümüz Kur’an’a bağlı
Rızan ettiğimiz imana bağlı.
Zaman sana muhtaç, an sana bağlı
Gün, ay hesabıyla yıl seni ister.
Anbean kendini yer bitirir öz,
Açılır kabukta yaralar göz göz
Çileye devam der ocaktaki köz
Havada savrulan kül seni ister.
Vermiş aşık gönlünü masivaya
Bulutum der boşa uçar havaya.
Sükuna erer mi dolsa kovaya
Coştukça kabaran sel seni ister.
Kayıt Tarihi : 6.7.2012 00:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
04.072012 Berat Kandili
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!