Masallar anlatacağım sana bu akşam,
Lafonten’den değil, biraz yaşamdan,
Biraz benden…
Kiraz küfü zamanlarımda yaşanmış,
Kapalı kalmış uzun zaman gönül koridorlarında,
Ağlamaklı geçmiş çocukluğumun,
Tadına doyamadığım delikanlılığımın,
Âşık olmama sendromlarına yenik düştüğüm
Sen olmadığım zamanlardan kalan,
Düş akşamlarını hüzün seherlerine bağlayan,
Benimle gülüp, sensizlikle yanan,
Her gözümü açtığımda yanımdasın sanan,
Bir deli toy masalı bu…
Sürmeli gözlerde tattımdı ilk heyecanı,
Rujlu ilk öpücüğü hissettiğimde yanağımda
İlkokul arkadaşlarım vardı yanımda.
İlk müzik öğretmenim öpmüştü beni,
Fark etmemişti bile bakışlarımdaki
Platonik aşk kıvılcımlarını,
Koca bir delikanlı gibi hissetmiştim,
İçimden neler geçmişti o an,
Her gördüğüm güzel kıza
Öğretmenim gibi bakmaya başladım ardından.
Fena alışkanlıklarımın ilki idi bu,
Ve ilk seni öptüğümde son buldu…
Ardı arkası kesilmedi sonra
Dersi kaynatıp buluşmalarımızın,
Lunapark’ta çarpışanlara ilk seninle bindik,
İlk birayı beraber içtik
Paylaştığımız bir kalem sigara eşliğinde,
Ne bilirdik aşkın bizi de esir alacağını
Günün birinde.
Senin elleri kınasız gelin,
Benim sakalı bitmemiş damat olacağımız,
Kadere inat…
Kasılırdık gezerken el-ele,
Göz göze gelince azcık utanır gibi olsak ta
Ellerimiz yüreğimizin maşası,
Ne dehşet güzel oluyordu,
Sarayburnu’nda kaçamak seninle,
Eminönü de yirmi beş kuruşluk balık ekmeği
Ve bir nihavent şarkıyı paylaşmak…
Ey suç ortağı sevgili,
O yaşlardaydı, o çağlardaydı
Büyülü aşklar yaşamak…
Şimdi sen, şimdi ben, şimdi yalnızlık,
İşte yine isimsiz saatlerinde fahişe zamanın,
İşte biz köşe başlarının isimsiz sevdalıları,
Söylesene sahi,
En son ne zaman hissetmiştik baharı.
Yağmur sonrası toprak kokusu gibi,
Burnumda tütmekte olsa da mazi,
Gözyaşları bile derman olmuyorsa
Yüreğimin en derin fay hattındaki yaraya,
Neye yarar koysalar bizi artık
Dünyadaki en güzel saraya?
Alnımdaki hangi çizgide
Seni seviyorum demiştim en son,
Saçımdaki kaçıncı beyaz
Seninle yere düşecek bu yaz?
Sordun mu yüreğine ıssızlığının sebebini,
Sordun mu ay ışığına
Kime yansırken unuttu da küstürdü seni,
Kaç yıldız kayınca dileğin gerçek olacak,
Kaç yakamoz ardından
Boynu bükük kalacak?
Ben gülüm, yaktım bütün gemileri,
Ağları terk ettim fırtınalı denizlere,
Kâğıt helva yumuşaklığında ruhum,
Huzura yaslanmayan gece yarılarıma
İhanet edeceğim artık her seherde,
Ben hala o çılgın çocuk,
Ben hala sırılsıklam âşık,
Ben saz gibi bölünmüşüm perde-perde,
Yeşil gözlü mızrabım nerde?
Bak sakın unutma emi,
Hala sana yazmadığım bir şiiri
Kimseyle paylaşmamak adına,
Satırlara, hecelere küstüm inadına.
Ben içimden gelerek, hissederek,
“bal böceğim” diyemedim hiçbir kadına…
Kır gönlümü, hatırımı sorun değil,
Unutmuş gibi yap unutamasan da,
Bir yürek yangınından arta kalan
Ne varsa sil gitsin,
Sen dünyayı umursama, öylesine yaşa,
Kader der susarım,
Sessiz sedasız giderken meçhule,
Seni içimden atamazsın
Sen bile…
Murat Nail Güney 19.09.2009 İstanbul
Murat Nail GüneyKayıt Tarihi : 19.9.2009 10:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!