Ben sana mecburum sevgilim
tıpkı her sabah uyanınca sigarasını arayan bir yalnız gibi.
Ya da,
her gece aynı yıldızı düşleyen bir çocuk gibi.
ben seni…
gözlerimi kapatınca değil,
açınca başlıyorum özlemeye.
sen başka bir şehirde yürürken,
ben burada senden geçemiyorum
adını koyamadığım bir sızı var içimde
ümit yaşar’ın dağ çiçeği gibi
kırılmış bir sevdanın yamacında tek başına duruyor kalbim
ve hiçbir rüzgâr, kokunu getirmiyor artık
sana yazılmamış mektuplar biriktiriyorum
zarfı olmayan, ama her satırı içime işleyen
sanki her kelimesi
cemal süreya’nın ağzından düşmüş gibi
biraz kırık, biraz sarhoş, biraz yaralı
"keşke sen de burada olsaydın" diyorum
ama sen yoksun
ama ben buradayım
ve seni dünyanın her yerinden özlüyorum
senin olmadığın sokaklar yabancı bana
şehir ezbere yaşanıyor
ben seni şiirle tarif etmeye çalışıyorum
çünkü başka hiçbir şey yetmiyor anlatmaya
ne bir fotoğraf
ne bir ses kaydı
ne de geçmişe dair o yorgun hatıralar
bir gece yarısı
sessiz mikrofonuma fısıldadım adını
tüm şehir dinledi
ama sadece sen duymadın
çünkü uzaktaydın
yakın olan sadece acıdır sevgili
nazım gibi yazmak geliyor içimden
“sen yanımda yoksan, ben de hiçbir yerde değilim”
demek geliyor
çünkü sen yoksan,
dünya boşlukta asılı bir sessizlik gibi
sevgilim,
bu ayrılık biraz senin el yazın gibi
güzel ama okunmaz
karışık ama tanıdık
ve içimde çoğalıyor her satır
bir şairin kelimeleriyle büyüyor yokluğun
bir radyo frekansı gibi yankılanıyor adın
sessiz ama her şeyi anlatan
geçtim tüm meyhanelerden
göğsümde senin boşluğunla
her kadehte başka bir hatıranı içtim
ama sarhoşluk geçince
yine sen kaldın ayakta
yine ben kaldım duvarlarda
dönmesen de olur sevdiğim
ama bir sesini gönder
bir yıldız kayarken adımı söyle mesela
ve bil ki
ben seni hâlâ
ilk günkü gibi değil,
her gün biraz daha
biraz daha çok
özlüyorum…
Köksal Çelik
Köksal ÇelikKayıt Tarihi : 10.8.2025 22:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!