Yüzündeki gülücükler ekseninde dönen bir tutkunun lokmaları gelişlere direndiğinde ve yüreğine asla söz geçiremediği bir yılan deliğindeyim.
Gönlümü soktum, yılan bile ısırmadı …Bir yılan çıkıp acılarıma benimi doladı,gel sürünen acılarınızın panzehiri olayım…
-Sordum yılana:- Neden beni ısırmadın?
Yılan:- “Siz insanların yılandan korkmam,yalandan korkarım diye sözünüz var. Oysa baktım senin aşkın yalan değil, senin aşkın bu asrın en büyük yarası,içindeki acılar kanını dondurmuş.Seni ısırsam zehrim kanına karışmazdı.Üstelik kanın beni öldürürdü.Ayrılığın pıhtısında alyuvarların resmi uzaktan görünür. Benim işim ısırmak da değil, zaten.
Siz sevdayı yaşamayan, siz hayatı zehirleyen insancıl yılanlardan neden korkmuyorsunuz ki…Sistemin yılanları her gün sizi zehirlerken, yapmacık sevdalarla aşk zehri yayanlardan neden kork muyorsunuz.
- Giden dişi bir yılanmış meğer, sen ömrünü,sen bütün dünyanı, ruhunu ona adamışsın. Bir kadın ancak böyle sevilir, anlatılır,dilenir.Sen bunları yaparken, o nerde? Ya da hangi erkeğe zehrini akıtmaya çalışıyor. Kim bilir başka hayatlar peşinde,kendince mutluluk bulacağını düşünür.
- Senin yaran burada kanarken, sen burada ona ağıtlar sunarken, aşkınızın cenazesi daha kalkmadan başka eller huzur mu getirir. Ki onun işi daha zor, elenmiş erkeklerin aşk kulvarında olacak, yarası ve amacı açıktan görünen erkeklerin dünyasında yeniden yeni yuva kurup mutlu olacak …Ki senin ahların tesiri hiç mi onu etkilemeyecek.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,