Bu hikâye senden çok sonra yazıldı,
daha gitmeyi düşünmediğin vakitlerdi.
Sokağın başında bir bakkal kadar alışkındık,
en fazla ekmek biter, en fazla akşam olur sanırdık.
O zamanlar sadece yağmurlarda ıslanıyorduk,
üstümüz başımız yağmur olurdu,
içimiz kuru kalırdı nedense.
Hiç hüzünden ve kederden
gözyaşımız olmamıştı,
ağlamak, duvara çarpan bir topun
geri dönüşü kadar basitti gözümüzde.
Ve korkmamıştık kaybetmekten sevdiklerimizi,
ölüm, uzak şehirlerdeki bir akraba gibiydi;
adı bilinir, yüzü hatırlanmazdı.
Kalp acısını hiç tatmamıştık,
en fazla dizimiz kanar,
annemiz öper, geçer sanırdık.
Şimdi anlıyorum,
o günler masalın giriş cümlesiymiş meğer,
“Evvel zaman içinde” diye başlayan
saf bir çocukluğun ilk satırları.
Sen hâlâ sayfanın kenarında
gülüşünü saklayan bir cümleyken,
ben düşmemiş notların arasında
kendimi bile okuyamayan bir dipnotmuşum.
Bu hikâye senden çok sonra yazıldı;
sen çoktan kendi yağmuruna alışmışken,
ben gökyüzümü değiştirdim.
İçimde dinmeyen yağmurlar gibi,
neye baksam artık biraz eksik, biraz ıslak.
Ve bil istiyorum:
Bir zamanlar hiçbir yara tanımayan
o çocuk kalbim,
şimdi en çok seni anlatırken sızlıyor.
Bu hikâye senden çok sonra yazıldı,
ama her cümlesi
gitmeyi hiç düşünmediğin
o eski haline özlemle başlıyor.
Kayıt Tarihi : 26.11.2025 00:34:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!