Ben dağlarında akordu bozulmuş şarkılarda seni çaldı felek.Heder olmuş çiçek zevkimde ruhunun mezarlığına sevda taşı oldum.Üstüne senin sözlerinden “ bu aşk beni çok eder” yazılı.Azrail’in sırat seyrinde Deli Dumrul oldum. Bir hatanın bedelinde,bedelin ederini aradım, hiç kimse can havlini sunmadı yalnızlığına. Gidiş köprüsünde bir damla istedim senden,içten benim yüzümden akıtılan iksirden öte ceylanın yüreğinde aranan kimyadan öte,ferhad’ın ırmağındaki sudan öte,benden de öte,senden bir damla istedim,denizleri değil nar- ı deryam.
Ahların senfonisiydi içimizde bestelenen,kimsenin kazanmadığı hataların otlağında mazlum bir ceylandın sen.Bense uslanmaz,arzuları paslanmaz bir kaplandım.Kaplamıştım seni ve sensizliği Pençlerim ormandaki her güzel yüreğin savurmasında.
-Pusularda haince vurulduk gibi.Oysa yazgının defterini yırtmıştı hayat,bir sınavın tuşlarına basılmıştı. Online kayıpsızlığın görünmeyen haritalarındaydık.
Bir tuştan öte düşlere taşındı anlarımız. Benim mürekkebim senin yüreğinden alınma ve mektupların genç kızlığın gibi öylesine duruyor durulanmış vicdanımın arşivinde.
Bin bir gecelerin hasret yüklü kervanları beni anlatır sana, bu yüreğin içindeki sızılar bir ömür seni mutsuz kılar.
Tayr seslinir sana:” Dünyada şairden öte seni bu denli metafizik ve sosyolojik seven hiçbiri olamaz. Bunca büyük sevgiyle sana ağıtlar yazan birini uçurumlarında bırakıp, uçurumun sonundaki şelalelerin toprağında hiçbir zaman mutlu yaşayamazsın. Bu sevginin ahı seni bir ömür mıknatıs gibi çeker,sızılar süzülür can kırıklarında. Mutsuz yeni beyaz sahillere açılacaksın.Oysa,gideceğin hangi liman olursa olsun kaptan yine erkek… Ki gideceğin erkeklerin çoğu gemisini bir kez batırmış olanlardır. Batan geminin malından aşk arayacaksın.Paslanmış dudaklarda arayacaksın öpücük resmini.Sen Yusuf’un kardeşi değilsin ki kuyulardan çıkıp senin yanında olsun.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum