Sende yalnız‚ sende yalnız.
Sevdiğini‚ sen de yalnız!
Ayrılıklar‚ öksüz kalsın;
Yalnızlığım‚ sende yalnız.
Yalnızlığa yaklaşırsam‚
Gözlerime iner akşam.
Ah o işve‚ ah o endâm;
Sende yalnız‚ sende yalnız!
Kayıt Tarihi : 4.10.2007 14:34:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ezan sesi ile uyandım. İnsan, sabahın bu ilk saatlerinde her ne kadar kendini terkedilmiş ve kimsesiz hissetse de ezanın o ulvî havasını soludukça bundan kurtulur. Bursa, yavaş yavaş uyanıyor. Sonlarında bulunduğumuz Mayıs ayının parlak bahar güneşi, şehre değil de içime doğuyor sanki… Günlerden Cuma… Yüreğimde özlem duyduğum herşeye ulaşmışım gibi bir duygu… Birden, uyanmadan önce gördüğüm bir rüyâyı hatırladım: Rüyâmda geçen yıl bir kaç defa okulda görüp Orhan Seyfi'nin bir şiirinden etkilenerek 'büyü' ismini taktığım o mavi gözlü, kumral kızcağızı görmüştüm. 'Belli ki bu bana hafızamın küçük bir şakası…' diye geçirdim içimden…Fazla önemsemedim. Yataktan kalktım. Odam sanki bahar kokuyor. Üç yıllık lise dönemimin son imtihanı için, fizik çalışmak amacı ile uyandım sözde, nelerle uğraşıyorum diye içimden geçti bir an. Garip duygular içersindeydim. Bir yandan üç hafta sonra girip, sonucunda beni ideâlimdeki mesleğe kavuşturmasını ümid ettiğim üniversiteye giriş imtihanı; bir yandan sayıca az da olsalar üç senedir aynı sınıfı paylaştığım arkadaşlarımdan ayrılıyor olmanın burukluğu; bir yandan da Orhan Seyfi'nin mısralarında tarif edilen güzel gözlü kız… « O kadar taze ki, öyle beyaz ki, Kimsesiz dağların karlarındandı. O kadar sadece işve ki, naz ki, Sanırsın ilkbahar rüzgârındandı. Kaşları gerilmiş şekli kemanın. Gözleri üstünden bakar zamanın. Dudağı en asil bir kahramanın, Kalbinden süzülmüş bir damla kandı. Vücûdu hafifti, kuş tüyü gibi. Kimse gülemezdi güldüğü gibi. O vahşi gözleri bir büyü gibi, Ansızın içimde tutuştu, yandı. » Annemi uyandırmak için seslendim: '-Anne! Saat altı buçuk…' Annem uyandı. Gözleri hafif mahmur… Ben halâ fizik defterim önümde açık; baharı kokluyorum: '-Günaydın anne! ' '-Günaydın! ' Canım hiç ders çalışmak istemiyor. Defterimin arkasını çeviriyorum. Eskiden televizyonda yayınlanan bir dizinin kahramanına benzediği için 'Toranaga' ismini taktığımız Fizik'çimizin anlattığı konudan hoşlanmadığım günlerden birinde yazdığım bir şiir takılıyor gözüme… « GERİ KALAN... Ulaşılmaz bir menzilde kaldı bakışlar... O sonsuz çöllerde dondursa kışlar Üzülme! Umut dolu yarınlar elbet gelecek! Hislerini çiçek yaptın; onu kelebek! ... Kimbilir‚ kimlerin bahçesinde dolaşır? Kavuşma başkasına; ayrılık sana kalır! » Bunun ardından yüreğim beni şiire yönlendiriyor ve derken 4+4 bir şeyler dökülüyor dudaklarımdan... « Sende yalnız‚ sende yalnız. Sevdiğini‚ sen de yalnız! Ayrılıklar‚ öksüz kalsın; Yalnızlığım‚ sende yalnız. » Fakat orada takılıyorum. Yüreğim suçunu itirâf edemeyen bir çocuk gibi suskun… Böyle zamanlarda zorlamanın doğru olmadığını biliyor ve bu dört mısrayı daha sonra devam etmek üzere olduğu gibi bırakıyorum. …… Babamla okula vardık. Cuma günleri, aynı lisede öğretmen olan babamla beraber okula gidip geliyorduk. Henüz ehliyetim olmadığı için arabayı kullanamasam da, o sıralar bu konudaki hevesim sonsuzdu. İlk ders Sosyoloji… Konu; toplumlar ve inanışları…Ali Hoca, nerede kaldığımızı öğrenmek için benim defterime baktı. Zirâ benden düzenli not tutan yok. Not tutmayı düşünen kim? Benim aklımda hep o dört mısra… Hem bu güzel bahar sabahında ancak şiir yazılır diye düşünüyorum; tam şiirin rüzgârı ile gönlüm savrulurken, kalemim elimdeyken… Ama yine yok, yine yok… Şiirin devamını bir türlü getiremiyordum. Yüreğim, boğazında tıkanıp kalmış büyük bir lokmayı yutmak isteyip 'bir yudum su…' diye inleyen bir insan gibi baktığı her yerde bu şiirin devamını aramada… Bu arayış, öğle üzeri okuldan eve doğru yola çıktığımızda halâ devam ediyordu. Yapım gereği üzerinde çalıştığım hiçbir işi yarım bırakmayan ben, bitmeyen bir işin huzursuzluğunu yaşıyordum. Çaresizliğin verdiği ruh yorgunluğu ile 'bir parça duygu…' diye inlemek üzere olan yüreğim, Setbaşı'ndan Yeşil'e doğru dönen yolda aradığı şeyi bulmuştu. Sabaha karşı rüyâma giren 'büyü', bu sefer de büyük bir tevafukla yoluma çıkmış ve saatlerdir yüreğimi tıkayan tortu, bir başka dört mısra olarak dudaklarımdan dökülüverirken, bir şiir daha söylenmiş ve bitmişti: « SENDE YALNIZ Sende yalnız‚ sende yalnız. Sevdiğini‚ sen de yalnız! Ayrılıklar‚ öksüz kalsın; Yalnızlığım‚ sende yalnız. Yalnızlığa yaklaşırsam‚ Gözlerime iner akşam. Ah o işve‚ ah o endâm; Sende yalnız‚ sende yalnız! 29-Mayıs-1992,Cuma »
![Alper Şirvan](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/10/04/sende-yalniz.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!