Zaman aynasını bilir misin?
Dünden, bugünden, yarından, mevcuttan, hiçlikten, senden, kendimden, var olduklarımdan, vazgeçtiklerimden, aşkın ve imanın meczinden müteşekkil..
Hakikatin nehirler gibi akarak yol aldığı susuz bağrında kızlara, kadınlara, erkeklere, çocuklara, en çok da çocuklara mezar olan küskün kum ve üzgün kil..
Gözbebeklerimizde birbirimizi görüyoruz aynaya baktıkça, kollarımızı açıyoruz yerden göğe göğsümüz çatladıkça, sevdiklerini nehirlere kurban verenler acılarını ve yaslarını bağrımızda tamamladıkça, yitirdiklerinin mezarlarına, mezar taşı oluyoruz, adımızı yazıyorlar Meriç’ten Fırat’a, sessiz sedasız ağladıkça..
Belki bizi de severler aşktaki imanla, imandaki aşkla yandıkça..
Nefesini Fırat’ın ve Meriç’in akışına bırakmış her yürek, bir su gibi içimize işleyerek göz göze gelecek bizimle..
Biraz yetim, biraz öksüz çokça sahipsiz, canlarını emanet edecekler ellerimize, gökten gelen bir seslenişle..
Şah Kalender gibi “ellerinle ektiğin zulmün hasadını yine ellerinle toplayacaksın” diyecekler cellatlarına, kalenderi bir direnişle.
Belki bizi de severler, inceden, inceden, inceden bir serzenişle..
Aramızda uzaklık, sınır çizgileri, diller, yazılar, duvarlar, surlar, diyarlar var ama yok gibi tek tek kaybolup gidecekler..
Lehte nehrinden getirdiğimiz suları içireceğiz o masum ve ölümsüz dudaklara, yaşadıkları ne varsa unutup biraz olsun tebessüm edecekler..
Su zambağı, nilüfer, süsen, sazlık gülü ve kadife çiçeği toplayacağız nehirlerden, çocukların ruhları bize eşlik edecekler..
Kokladıkça özlerinden doğmuş çiçekleri belki bizi de sevecekler..
İçimizde çağlayan gibi çınlayan bir özlem, sarılma arzusunu erteletiyor her akşam..
Nuh’un gemisiyle kurtarılan ihtişamlı bir aşk gibi usulca kıyına yanaşsam..
Hüseyin’in baş ağrısını, yüreğinde taşıyan
Zeyneb’in, Yezid’lerin saltanatını sarsan kudreti olsam..
Su olsam, nehir olsam, en çok da sen olsam Kerbela’ya doğru şifa olup aksam..
Belki bizi de sevecekler, onlarda seni, sende kendimi bulsam..
Dünü, bugünü, yarını bırakıp her anı, bir anın içinde toplasak, zamanın aynasında ele ele tutuşsak, ruhumuzu yakıp kavuran bir aşkla yalın ayak peşlerinden koşsak, su perileri Naiadları imdadımıza çağırsak, Kronos’la göğüs göğüse çarpışıp zamanı durdursak, belki bizi de severler; o küçük bedenleri boğulmaktan kurtarsak!
Hadi KuranlıoğluKayıt Tarihi : 1.11.2024 16:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!