Dağlardan yayılır tüm ovalara, giyotinden saçına damlayan kınanın kokusu,
tabiatın cemalini gölgede bırakarak karışır bendine sığmayan göl yataklarına,
bir ağıt duyulur lâl tepelerinin sırtından, son gerillanın bedeni, son nefesini veremeden çarpışır toprakla,
Silah bırakmadan sevişirdik oysa biz, itaatsiz sivillerin kasıp kavrulmuş topraklarında, ay ne zaman çalsa çehrenden soluğunu, kan tesirli melodramlar örgütlenir gölgenden tüm gökyüzüne, kaskatı kesilir magmanın fuzuli sıcaklığı, yanardağlar yanmaz olur arzımın merkezinde, senin durduğun yerde güneşler bitince...
Koşa Koşa, birbirimizle buluştuğumuz bir düşün nihayetinde,
ayağım tutar, kalbine takılır, sen çekiminin kifayetinde..
Yaşamak için geç olsa da, elekten geçirip, süzdüm kanımı kalp kapakçıklarınla.
Kan revan eylesen de bakışınla, bir tomurcuk kadar yerim olsun istedim coğrafyanda..
Saçlarından gelen yağmur dalgasında boğulmak,
ellerinden geçen çizgileri kendime yol bellemek,
Sabahın ilk kalibresi, ağzımda geceden kalma paslı yağmur kokusu,
kulaklarımda gaz lambasının mırıltıları, sevdalı adına tutturulmuş son nevroz ağıtları..
Suretinde kan yutarak şiirler yazan, Kürdistan ne zaman yüzünü güneşe dönse,
lugatının dilini kesip, gaz lambasından urgan yapan ben,
neşterle aramdaki kan bağıyla boyadım güneşin ayak tırnaklarını..
Zifiri buğday tarlalarında düşmüşüz, gözlerimiz birbirine paralel,
Karanlığımın bağrında, saçlarından çarmıha gerildiğin, miladından da eski mağaralarımda aradım siluletini,
oysa siluletin;
çoktan kaptırmıştı atomunu, savaşarak yokluğun ihtişamına..
Yüzlerce yıllık arayışımda, körfezlerden, sırtımda oyuklarına taşıdığım suları içtim, iliğin burnumdan geldi, yaşanmamışların namına.
Paratonerlerle seviştim. Paratonerleştim, elimdeki akımını yitirmiş saç tellerinin kalp atışları adına.
Oysa gökden elektrik yağsa da; yokluğun, gerçekliğime kasıttır ve yangındır elektriğini yitirmiş saçlarının çırasına..
Beni orada arama, irinli bir tenin aromasında kaybettim kendimi.
Kentin çiğnenmiş sokaklarına düştüm, anti-depresan'ın salınımıyla,
gece boyu dizilmiş tren raylarında hissettim enseni soluğumda.
yağ kokulu vagonlarda, kokusuz sevişmelerdi değen canıma.
Beni orada arama, sürülmüş bir şark çıbanıyım ben, metropolün en tiz karanlığına.
Zulmün yolu çoktur.
Bataklıklardan geçmez her zaman.
Gül bahçesinde şarapla yıkarken iç organlarını,
senin saçlarında zehre yorar, hiç bir zaman sen kokamayacak, gül kanyonlarını.
Tesadüf ettiğimiz noktadan sızan diktatör kanı,
Senin de bir zamanlar inanmış bulunduğun, doksan yıldır zulüm kusan iktidar yalanı!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!