Sen yoksun ya
Yokluğun ömrüme biçilmiş hüzün müebbeti
Yazgısına râzı olmayan bir asiyim şimdi
Acısız ölümü düşleyen taylar misali
Körebe soluksuz yollardan koşuyorum
Savruluyorum köşe bucak
Seni
hep seni arıyorum
Sen yoksun ya
Balkonda bir kadın
Sofra bezinden silkeledi yarenliği
Kuşların gagalarında uzaklara savruldu rızıklar
Beyaz atletli yarı çıplak bir adam
Yalnızlığa serenât yaptı, üşüyerek
Bin ’âh’ doldurup yüreğine
Dudağından efkarlı yakarış tütsüledi geceye
Saçını okşadı rüzgârın, titreyerek
Dili damağı kurudu meleklerin
Ağlamaktan gözleri iki çeşme
Sen yoksun ya
Bulutlar sabahları mesken tutuyor
Mektup zârflarına dolduruyor gözyaşlarını
Ardından bir gülücük atıp güneşe
Nöbetini tutmaya gidiyor ıhlamur çiçeklerinin
Sen yoksun ya
Şehir nasılda heves ediyor sensiz erken uyanmaya
Ekmeğin kıyâmeti kopuyor egsoz dumanlarında
Kimi keyfli keyfli
Kimi aceleci yürüyen adımlarla
Serseri bir tükürük düşüyor yolların payına
Hâsret adına
Merhâmet adına
Ekmek ve kavga adına
Sen yoksun ya
Komşu kızı Rüveyda’yı sevdiğinden ayırdılar
Gençliğine, günahsızlığına para saydılar
Parmak uçlarından ördüğü hayallerini
Bir çırpıda söküp yırttılar
Bahşiş adına tuttular kapıları
Ağır sessizlik bıraktılar yüzüne
Ardında kalan yaşayan ölüye mezar
Sen yoksun ya
Rüyâlarımızdaki çınar ağacını gövdesinden kırdılar
Anaların doldurduğu bardakları
Şimdilerde sakilere sundular
Soyunmayı sanat
Ecnebi kadın adına şiir yazmayı marifet saydılar
Sen yoksun ya
Çok sonraları öğrendim
Ay dedenin yüzüne hamur sürmemiş annesi
Ve güneş hep varmış hiç doğmuyormuş
Yaramazlık yapan çocukları
Çingeneler kaçırmıyormuş
Çocukluğumun yalanlarından bile
Umut ekemiyorum yüreğime
’Neden? ’ diye sorma
Sen yoksun ya
14.02.2014
Muharrem KüçükKayıt Tarihi : 20.2.2014 10:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!