Ulaşılması imkansız arzuların insanı sarsan şiddetinden, ölümsüz ağıtlarla selası okunmuş, yası tamamlanmış bir aşktan, sonsuzluk nehrinin doğduğu yalçın kayalardan geçerek, bakışlarımı kaldırıp yerden, çile dergahının kırkıncı gününde ufka yürüyorum..
Tantalos’un gölünden avuçlarımda kuruyan suyu taşıyorum, uzanıp erişemediği dallardan dökülen meyvenin çaresiz bekleyişini sırtlanıyorum.
Aşka küsen kalbim dönerken sırtını muhtemel her sevgiliye, maşukların divanında açlıkla ve susuzlukla sınanıyorum..
Her nefeste kavrulan bir yüreği, her adımda çözülen bir benliği, sessizliğin sesiyle kavrulan çığlıkları yükleniyorum..
Arabalarında güneşi taşıyor dört nala şahlanan Apollo’dan kalma atlarım, sabırla ve azimle Zerzura’ya yöneliyorum..
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Devamını Oku
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta