Giderken, ayrılırken minik şehrimizden
Haber bile vermeden,
Yani terk ederken-istemeden- sevgimizi,
Yanıma bavullarımı aldım
Birde seni.
Hoş sen zaten hep yanımdaydın.
Alev alev yanan kalbimin içine atıverdim
Ateşte altın gibi parlayan bedenini.
Ayrılık öpücüğü konduramadım dudağına
Çünkü uyuyordun,
Sakin, pervasız ve huzurlu.
Belki de hoş bir rüya görüyordun.
Kavrulan kalbimin içinde sen de kavruldun
Yandın, kuru yapraklar misali
Zamanın ve rüzgarın el birliğiyle
Ağaçlarından ayırdıkları,
Ve de ıssız sokak köşelerinde topluca küle çevrilen.
Evet, aynen onlara benzedin sende.
Yüreğimin bir köşesinde küle çevirdim seni.
Ve de bu büyük
Ürkütücü şehre geldiğimde
Avuçlayıp küllerini dört bir yana dağıttım.
Bu yüzden galiba,
Şimdi hissetiğim her şeyde senden bir parça var.
Gece gülen gözler gibi parlayan denizde,
O denizde gezen süslü vapurda
Kirli havanın ağır kokusunda
Yağmur rahatlatan şakırtısında
Kudretli bir ağacın gölgesinde
Ağıt yakan ayın kanlı yüzünde
Herkezde ve herşeyde
Şimdi soruyorsun yakarken beni
Yüreğin hiç acımadı mı diye
Acıdı elbette fakat sevgililerin bazen
Böyle fedakarlıklar yapması gerekir
Bunu yaptım çünkü biliyorum ki ben
Ebedi var oluşun anahtarı
Soğuk ve ürkütücü ölümde gizlidir.
Kayıt Tarihi : 7.9.2003 03:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Saygılarımla
İbrahim Tolga Özsoy
TÜM YORUMLAR (1)