Sen üzülme diye Şiiri - Yüksel Nimet Apel

Yüksel Nimet Apel
2962

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Sen üzülme diye

Sen üzülürsün diye
Gözyaşını sildim
Yaptığım portrenin...

Çektim yorganı üstüne gecenin
Seni görebilmek umuduyla;
Rüyamda...
Kapısını çaldım uykunun,
Meğer uzun süredir yokmuş evinde,
Kalkıp bu şiiri yazdım ben de...

Perdeyi aralayıp bakınca gökyüzüne
Kutup yıldızından selamını aldım
Bekle yakında geleceğim diyordun...

Yüksel Nimet Apel
Kayıt Tarihi : 13.6.2007 22:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


- Niye beni gözetliyorsun -Sana dedim duymuyormusun -Gözetlemiyorum sadece canım sıkıldığı için sana bakıyorum bahçede tek sen varsın. Hem sen beni nasıl görüyorsun Küçücük bedeninden umulmayan bir kahkaha attı. -Söylemem. -Hadi söyle söyle seninle belki arkadaş oluruz. -Ama sen büyüksün hem de yaşlısın. Yaşlıyım ama yüreğim çocuk benim hem de çok yalnızım.Bu seferki kahkahası kederliydi dudaklarında donup kaldı. -Neye güldün yüreğimin çocuk olduğuna mı. -Yok ama çocuk olmak zaten iyi değilki ben de yalnızım. -Niye senin ablan var küçük kız kardeşin var ya. -Var ama şu ablam annemin ilk göz ağrısıymış hem de hiç benimle oynamaz hep beni döver,küçük kardeşim de oyun bilmiyor hem de çok ağlıyor. annem ikisini sever beni değil. -Annen seni de çok seviyor. -Nerden biliyorsun. -Biliyorum işte sen büyüyüpte,okula gittiğinde,seni çok özleyeceğini söylüyordu geçen gün -Yok yok o beni hiç sevmez seviyorsa kucağına alsın. Küçük kardeşim için o daha bebek diyor o ne yaparsa yapsın ona kızmıyorlar. -Babanda mı -Babam da tabi zaten beni kim sever ki ortanca çocuk sevilmez -Neden -Bak şimdi,bu parmağı kessen acır, baş parmağını gösteriyordu; bunu da kessen acır, bu kez minicik serçe parmağı idi. Ortanca parmağını gösterip en son, bunu kessen acımaz dedi, bu benim çünkü. -Yanlış düşünüyorsun anne ve babalar çocuklarının hepsini aynı sever, o elindeki ne -Burda bir kedi yavrulamış mutfaktan onun için yoğurt çaldım. -Kedileri çok mu seviyorsun -Kedileri, köpekleri,kuzuları,kuşları da, ama geçen yıl biz bir kuzu almıştık. babam onu kestirdi -Üzüldün mü -Tabii çok ağladım onun gözünü bağladılar benimkini bağlamadılar -Bana halâ söylemedin beni nasıl gördüğünü -Tabii görürüm ben çocukum unuttun mu. Bu sefer neşeyle kıkırdadı benim sırlarım var der gibi. Gözleri öyle açık yeşildi ki güneşe bakınca amâ gibi,duruyordu. Arkadan tepeden tek bir örgüyle örülmüş saçları mısır püskülü gibiydi. -Sen bizim eve hiç gelmedin -Gelmedim ama senin çocuk odasında ranzanın altında yattığını papatya çiçekli örtün olduğunu biliyorum -Peki ablam nerde yatıyor -O da ranzanın üstünde örtüsü kareli -Hatice abla söylemiştir -Hatice abla da kim -Evlere temizliğe gider çok aç gözlüdür babam anneme çok fazla para verme diyor. -Senin adın neydi -Onu da bil öyleyse -Biliyorum tabi -Biliyorsan baş harfini söyle -B -Peki son harfini -K -Hepsini söyle -Başak -Nerden biliyorsun yahu hem annem senin için,bunak karı diyor evleri gözetliyormuşsun -Desin önemli değil -Hadi ben içeri gidiyorum -Seni çok sevdim bahçeye çıktığında benimle konuşurmusun? -Bilmeem.diyerek içeri kaçtı; irkaç gün görünmedi,bahçeye çıkarsa aynı soruyu soracaktı mutlaka emin olmak için, -Sen gerçekten evleri mi gözetliyorsun.O zaman ona derdim ki benim bir gözlüğüm var onu takınca tüm kainatı görüyorum,herhalde ilk soracağı soru -Kainat ne demek.olacaktı.Yani dünya ve bütün gezegenler, uzay desem işin içinden hiç çıkamayacaktım; bütün ülkelere gittiğimi,uçakların peşine düştüğümü kuşlarla kanatlanıp denizlerin üzerinde martılar gibi süzüldüğümü, bazı ülkelerin yoksul mahallelerinde gezindiğimi, nasıl anlatırdım ona.Zaten bana deli gözüyle bakan bu ufak kıza nasıl açıklıyabilirdim ki. Zenginlerin malikhanelerinde, konaklarda, saraylarda bile bulunduğumu anlatsam nasıl anlardı minicik dimağıyla.Hastanelerde hastaları dolaşıp onlara kitap okuduğuma su verip yardım ettiğime gizli işler çevirenleri,hayır işleyenleri,eşlerini, çocuklarını döven babaları anlatsam yine gülerdi şüphesiz.Helede yeni doğmuş bebeklerini ya öldürüp ya da cami kapısına koyanları anlatamazdım ona.Kavga eden düğün yapan yalnız insanları hepsini görür onların bazılarıyla konuşup bazılarına hiç görünmeden ordan ayrıldığımı nasıl söylerim. Geçen gün orta halli bir mahalleyi görmüştüm tabi gözlüğüm gözümdeydi,yoksa göremem.İki katlı bir evdi penceresinde Sardunyalar,Afrika Menekşeleri, Küpe çiçekleri vardı balkon, da, çiçeklerden görünmüyordu çok beğenmiştim evi herkesin idealindeki pembe panjurlu evdi sanki. Gece gündüz o eve bakıyordum. Bir akşam üç delikanlı evin önünde bir süre volta attılar sonra ikisi gözcü olarak, evlerin gölgesine sindiler.Diğeri Sardunyalı evin üst kat penceresine taş attı.,saat gecenin yarısını gösteriyordu,birkaç dakika geçmediki balkonda bir gölge belirdi. -Kız Sibel -Ne var be. -Yarın bekliyorum aynı yerde. -Bundan sonra çıkamam. -Niye. -Abim izinli geliyor. -Bi çaresine bak işte -Bakamam hem sen bu işi uzat bakalım bi gün Sibeli bulamayacaksın buralarda. -Niye kız. -Niye olcak abimin bir arkadaşı istiyor beni. -Yarın gel de konuşalım -Belki -Belki deme mutlaka geleceksin yoksa gelir kapınızı çalarım -Nerdee o günler -Sibeel -Ne var git artık şimdi komşular görecek.Gölge içeri girdi delikanlı, da,hışımla ayrıldı oradan. 18 -Eylül -2000. O akşam,hiç bir yere uğramadan gözlüğümü küçük kızın yaşadığı karşıki eve çevirmiştim,henüz bahçeye çıkmamıştı,evden sesi az açılmış radyodan fasıl müziği duyuluyor, akşamın bulanık,yorgun ışıklarına,karışıyordu. Birde kavrulmuş soğan kokusuydu duyduğum,bu eski kokuyu nerde duysam tanırdım, doğu illerinde hemen her evin akşam üstü pişirilen,yemeğin mutfaktan yayılan kokusuydu şüphesiz. Bir zamanlar içimi bulandırırken şimdi sanki özlemiş gibi oluyordum her seferinde,.Bahçenin dip tarafındaki iğdenin kokusu ise rüzgar estikçe,bastırıyordu soğan kokusunu. Benim için iğde kokusu adeta hasret kokusuydu duydukça içime çekerdim. Avluda bir gölge görür gibi oldum, o idi besbelli. ,ama saklanıyordu,sonra tıp, tıp ayak sesleri taş parkeyi geçip kayboldu. Gene kedilere yiyecek getirmişti herhalde,birden içim ısındı,yalnız değildim. O ordaydı ve beni düşünüyordu,onun sevgisine değil nefretine bile razıydım,çocukça azarlamalarına da.Gözümü bahçeye çevirinceye kadar çok olaylar görmüştüm ama oralardan hızla kaçmıştım.Şimdi orda olanları hatırlamak bile istemiyordum, -Aaa işte orda ve bana bakıyor,saklandığı yerde sıkılmış olmalıydı. -Hey ne yapıyorsun küçük kız -Adım Başak unuttun mu. -Yoo unutmadım yaklaşta sohbet edelim biraz -Annem duyarsa kızar -Kızmaz, kızmaz bu akşam annen ne pişiriyor -Söylemem söylersem canın ister -Olsun bi tabakta bana getirirsin.Sustu uzun bir süre konuşmadı,Bu akşam onun sırrını öğrenmek istiyordum, çünkü gerçekten ama olduğunu duymuştum. -Beni görüyormusun -Görüyoorum -Ya sesimi duyuyormusun -Duyuyoorum. diye bağırdı kızgınlıkla. -Tamam canım niye bağırıyorsun şimdi sana soracağım soruya doğru cevap ver beni nasıl görüyorsun onu incitmekten korkmama rağmen, bu soruyu sormaktan kendimi almamıştım.Önce içini çekti. -Söyliyeyimde rahatla ben ama,yım diye soruyorsun biliyorum.Eskiden ama idim ben hem ölüyüm aslında. -Ne kadarda şakacısın -Vallah essahtan ben ablamdan kaçarken geçen yıl bu zamanlar balkondan düştüm. Ne zaman dedin -Geçen yaz. -Başak doğruyu söyle beni üzme çok üzülüyorum, -Üzülme esas biz size üzülüyoruz -Kime -Yaşayanlara canım -Niye yaşamak yine de çok güzel, -Neresi güzel her gün kavga küfür açlık kiminde para çok kiminde yok kardeşler bile birbirinin gözünü oyuyor. sesi gün görmüş yaşlı bir kadının yaşamdan bıkmış sesine dönüşmüştü. -Demin bu akşam annenin ne pişrdiğini niye söylemedin. -Çünkü bilmiyorum -Neden beni görüyorsun evine gidip aileni ve neler olup bittiğinide görüyorsundur. -Oraya hiç gitmiyorum -Neden -Onlara dargınım bir fatiha bile okumuyorlar -Niçin dargınsın -Neden olacak yine ablamla küçük kız kardeşimi seviyorlar, beni çok çabuk nunuttular.Ama annem beni bir gün hatırlayacak ve çok özleyecek -Ne zaman -Birgül büyüdüğünde Lösemi olup ölecek işte o zaman annem benim için de çok üzülecek. -Birgül küçük kardeşinin adı mı -Evet hem de nişanlıyken yirmibir yaşında ölecek -Ya ablan -Ablam acımasız,katı, hain biri olacak dünyada sadece kendisi için yaşayan bencil biri olarak evlenmeden yaşlanacak hem de çok uzun süre. -Sonra -Sonra o buraya geldiğin de yaptıklarına pişman olacak. Bütün neşem sönmüş,hayal kırıklığına uğramıştım. -Başak sen ölü de olsan ben seni çok seviyorum,ara sıra bahçeye gel konuşalım. -Tamam ama yarın akşam olmaz kına gecesine gideceğim, -Niye -Orda çok sevdiğim,özlediğim arkadaşımı görmek içiç gitmeliyim. -İyi ya ben de oraya geleyim görüşürüz -Gelme üzülürsün. -Niçin -Kına gecelerinde ağıtlar yakılır da ondan. Tam bu sırada evin üst kat balkonundan koca bir kova su atıldı bahçeye aynı an da annesinin sesi-Kız akşam,akşam su dökme bahçeye. -Niyeki -Niye olacak akşam ezanından sonra yerler kitlenir. Hemen akebinde cılız bir ses duyuldu -Behice ablaaa beni ıslattın. Sonra el ayak çekildi. Başak gitmişti ben de içeri girip Türkçe kuranımdan Başak için bir Fatiha okuyayım bari dedim.Yüreğim buruktu ama huzurluydum oldu bitti kuran okumak huzur veriyordu bana.Hep ağlardım belki de en bereketli gözyaşlarım o zaman akardı, çünkü o göz yaşları,ne hüzün ve elemden ne de sevinç gözyaşları olurdu.Sadece Tanrı adına yaratılmış bir fani olmanın bilincinde yüreğime akar pasını silerdi.Ve şimdi hastanede ki arkadaşım iyiki bu kuranı bana hediye etmişti diyerek ona şukran duymaktaydım.Birkaç saat dünyanın tüm pisliklerine,bazı aşağılık insanların,iki yüzlüklerine,yalana, dolana sırt çeviriyordum. Allah nasib edince oluyordu,Türkçe kuran almayı çok arzu ediyordum bir türlü fırsat doğmamıştı ve gayri müslim bir arkadaşım bana bu jesti yapmıştı kimsenin kalbini okuyamayız.bunu Tanrıdan bir işaret oarak açıkladım kendime o akadaşımı ise, hiç unutmadım onun ailesinden göçüp gitmiş olanlara da şimdi Fatiha okuyorum.Başak başlıklı öyküm devam edecek ilerki günlerde de... Bu öyküm deneme niteliğindedir eleştirilere de açığım sevgiler.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    Yıldızdan selam alarak biten bir şiir her zaman güzel bir şiirdir . Kutluyorum . Sn.Apel , sanırım mesaj hattınız kapalı olduğu için bir takım gramer kuralları ve şiir içinde (elbet okur gözü ile) saptanan keşke şöyle oluverseydi türü yorumları buradan yapmak pek hoş olmuyor ama hoşgörü ile karşılanacını bilmenin rahatlığı ile gene kalemden kaçıyor bir takım karalamalar . Benim 'can sıkıntısı İstanbul' ve 'geç kalmışlık yaşanmaktadır' başlıklı şiirlerime göz atarsanız sevinirim . Saygılarımla ...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Yüksel Nimet Apel