Evet; istesen de, istemesen de yine sen. Şu fena kalpteki inleyişler sürdükçe, gönlümün feryadı devam ettikçe, kurtuluşun yok güzelim. Sen; sen, sen… Yine sen! ! ! İçimdeki sevdayı sana bir anlatabilsem.
Bugün Pazartesi… Tüm gün boyunca seninle görüşemedim, yazışamadım. Bir bilsen, ne haldeyim. Ahhh; o güzel gözlerinin içine bir kez daha bakabilseydim. Satır satır önüme dökülen o güzel sözlerini, bir kez daha okuyabilseydim.
Gülüşün bir başka güzel, sesin bir başka güzel, hele kahkahan anlatılmaz güzel… Kendinse, güzeller sultanısın. Ve, benim gönlümün sultanı… Biliyorum ki; için içine sığmıyor, bu satırları okurken. Dolup do-lup taşıyorsun. Nefes almakta bile zorluk çekiyorsun. İçini çekip hasretle boynunu büküyorsun. Senin de içinde bir şeyler eriyor. Sol yanın yandı-ğını, acıdığını hisseder gibiyim. Bana “ Yapma S…”dediğini duyuyorum. Nasıl yapmam canımın içi? Özelim. Nasıl yapmam? Mümkün mü o? Tutuşmuş bir bacayı üfleyerek söndürebilir misin? Benim de içim yanı-yor… Tutuşmuş yüreğim. Sevdam tutkuya dönmüş. Sabretmek, susmak, yanmamak elde mi? Ne edeyim, senin kadar sessiz, sabırla, olgunlukla karşılayamıyorum, bu değişikliği… Çarem de yok. Elim, kolum bağlı. Şartlar aşılası değil. Eeee, ben de Ferhat değilim. Belki; Mecnun olabilirim ama Ferhat kadar cesur, gözü pek değilim. Olamam… korkak da değilim fakat elim, kolum bağlı. Çaresizim…
Sevgili canım dostum. Bu şartlarda sanırım sen Güzin Abla rolüne devam edeceksin. Ben de (garip sevdalı) ’ yı oynamak zorunda kalaca-ğım. Modern çağın (MECNUN) ’u olacağım. Herhalde bir süre daha rollerimiz bu şekilde devam edecek. Durumumuz onu gösteriyor. Ömrümüz de boşa geçiyor. Keşke her birimiz henüz 15–20 yaşlarında ya da 25–30 yaşlarında olsaydık… Olabilseydik. O zaman şartlar ne olursa olsun, daha kolay çözerdik sanırım. Şimdi zor… Çok zor. Amma, imkân-sız değil.
Bazen umudumu yitiriyorum. Ömrümüzün sonuna yaklaşmışız… Ne kalmış şunun, şurasında? İşimiz zor, çok zor görünüyor. Fakat kor-kum yok. Yılmayacağız. Yaratan Allah’ın izni ve de yardımıyla mutlaka bir çözüm, bir çıkış yolu bulacağız. İçimde bu duyguları doğrulayan çok güçlü hisler var. Evet, gönlümün son sultanı… İçime öyle doğuyor… Bu sevda, yalnızca kalplerde yaşanıp, orada son bulmayacak. Zaman bunda da en güzel ilaç… Beklememiz, sabretmemiz gerek. Bekleyeceğiz.
Toprağa ekilen tohum hemen yeşerip meyve vermiyor. Bazı işlev-ler, hizmetler, belli bir zaman dolduktan sonra meyveye, ürüne dönüyor. Öyle değil mi canımın içi? Biz de; Lale Devri’nin meşhur şairi NEDİM olacağız. Aynı yolu izleyeceğiz. Özleyip, hasret çekip ağlayacağız amma, zamanı gelinceye kadar buluşmayacağız… Sürekli birlikte olma anlamın-da tabii… Ya da buluşmak istemeyeceğiz. O zaman dolunca da, tüm hasretimizi kana kana yaşayıp kavuşarak, geçmişe bir kalem çekeceğiz. Bir daha geriye bakmadan vuslata ereceğiz.
NEDİM bir şiirinde; sevgilinse, şöyle demiş:
— Seni yanımda istiyorum. Hasretini bitirmek için. Çünkü dayanamıyorum. O zaman da şiirlerimde aşkı yaşatamıyorum. Geçmişi unutuyor, acıyı şiire aktaramıyorum. Senden ayrı kalmak, yaşamak istiyorum. Anlamlı, içli şiirler yazmak için… Bu sefer de sensiz olamıyorum. Zaten yanımda iken özlüyorum…”
Ne güzel değil mi? Bizim sevdamız da ona benziyor. İçimiz yanmış, yıllar boşa geçmiş, hasrete bir son vermek istiyoruz. Araya çitler, dikenli teller, duvarlar, yolların kilometre taşları, yüce dağlar girmiş, tek tek aşıp bir araya gelemiyoruz. Bir araya gelmenin çözümünü bulabiliriz fakat birlikte olmamız zor gibi… Engeller aşılması gerek… Onun için sabır, sabır, ya sabır diyoruz. Bekleyelim güzelim. Bekleyelim bakalım Rabbim neler eyler, neylerse güzel eyler… Görüşmek üzere canımın içi…
Kayıt Tarihi : 4.10.2008 15:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!