Acımasızlık ve hüzün yüreğimize çöreklenmiş baykuş gibi öreni beklemekte. Karanlığın ortasında beklerken hayatın acımasızlığını önüne çıkan yaşam merdivenine bakarsın.
Ve sen o merdivenin nereye ulaşmadığını bilerek tırmanmaya devam edersin ellerinde azalmış umutlarınla, yol uzun, yolun sonu karanlıktır. Beklersin yanacak bir şuleyi sana yol göstermesi için aralanacak bir kapı, belki de seni umutsuzluklarından alıp götürecektir yalnızlık çukurlarına düşmemek için sarılırsın en yakınındaki dallara kopamamaları için dua edersin bitmesin diye karanlık geceye gün geçmesin diye. ama içindeki karanlık seni biraz daha kendine çeker çabaladıkça daha çok gömülürsün çevrendekiler teselli etmiyordur seni boşalmış bir yüreğin yalnızlığında sadece nefes alıyorsundur
Gitmeler sana kalmıştır artık uzanacak bir el beklersin içindeki boşluğa ama beklenen gelmez yalancı sevdalarla avunmak istemezsin koşarak geldiğin umut rıhtımlarında sallanacak ne mendil nede bir selam kalmıştır yalnızlığın seni boğuyordur. Alaca karanlık sevdalarına gömülürsün…
Güneş artık bulutların ardına iyice saklanmıştır ve sen hala baharı beklemektesindir. Çiçeklerin son yapraklarıdır yüreğinden toprağa düşen. Uykuları unutmuşsundur, sarıldığın yastığın ve yorganının nefesi seni terk etmiştir. Gözünden damlayan son yalnızlık damlası yanağında yol alırken neye ve niçin ağladığını bilmezsin. Elinin tersiyle silerken yaşlarını kapatırsın gözlerini ölümle yaşam arasındaki boşluğa. Ağlamak unutulmuş bir olgu, gülmek ise mecnunların dudağına yakışır…
Tutunduğun beden lime lime eline gelir tiksinirsin. Kendinden kaçmak istersin seyri olmayan diyarlara. Gömersin kendini katran karası gecelere. Sarılırsın hıçkırıklarla ıslanmış yastığına yine bana hasret yine bana yalnızlık dersin... Bir nara atarsın yaşanmışlılara fakat sesin boğazından çıkmaz gene yutkunursun boğazına takılmış ayva lokması gibi boğulmak istersin haykıramadığın sözcüklerin batağında
Sen sadece beklersin, neyi beklediğini bilmeden. Yaşamın acımasızlığında kavrulup giderken
sadece seni hayata küstürenin farkındalığına varırsın.
Bir sevda için değer miydi?
Evet, aşk için değerdi her şey. Hatta mecnunluk bile…
Geçmişe dönük yaşamaya başlarsın.Ne kadarda güzeldi senin gözlerinde aşkı görmek, nefesinin sıcaklığını hissetmek, sana sarılmak, sana dokunmak, senin ruhunda kaybolmak, giderken götürdüklerini hatırlamak her dönüşünde sen benden gitmedin ki sözünü duymak.
Her ayrılıkta alevlenen aşkın korlarını avuçlamak ve senin dönüşünle mutlu olmak. İmkânsız aşkın umutsuzluğunu bilerek yaşamak, sadece sevmek, beklentisiz ve umarsız.
Sahipsiz benliğinin sahibi hep odur ve sen bunu da bilirsin dillendirmesende. Yüreğinde hissedip, yürekleriğinde yaşatırsın onun içindir hep tekrar tekrar dönüşün.
Sen hayatımın yaşanması gereken güzel bir bölümüydün. Ve öylede kaldın senden hiç nefret etmedim, keşkeleri hiç kullanmadım. Sadece kırgınlığımı yaşadım sende.
Geçmişi göz bebeklerimizde saklarken kirpiklerimizle, hangi bulutun yağmurları olarak içimize akacak... Sessiz fırtınaların garip ürküntüleriyle savrulacağız öteye beriye.
Gidişlerinle düştüğün yalnızlık çukurlarını onun özlemleriyle doldurmaya çalışırsın.Bu çukurlarda ki karanlık dehlizlerde bile onun anılarıyla yaşama tutunduğunu bilirsin.
Işığa doğru çıkan merdivenlerin son basmağına geldiğinde; bilirsindir ki ya ölüm ya vuslat gerçi her ikisi de vuslattır bence; biri ilahi aşka, diğeri ise sana…
11.10.2011
Fatma Avcı 2Kayıt Tarihi : 11.10.2011 19:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevgiler ve tebrikler canım
paylaşımınızdan ötürü teşekkürler can...
saygılar...
TÜM YORUMLAR (11)