İçimde deli taylar koşmakta anatolia! Nekadar muazzam bir sevdaymışsın oysa. Her bir köşem sen doluyor ve o hiç eksilmeyen aşkın, dağları aştıkça daha da hınça hınç artıyor, şimşekler çaktırıyorsun saç uçlarımda, içten içe doğduğun gönül coğrafyalarımda.
Sen kokayım her çiçeğin tomurcuğunda, her kanadı kırık kuşun yuvasında yakılan nazik ağıt, her incinmiş gönlün otağında bestelenen o ince inilti, ben olayım!
Sen oluyorum anatolia!
Dikenlerimi senin için içime çekip, kendimi kanatıyor kendimi ağlatıyorum da sana buselerimi yolluyorum. Ben sen oluyorum!
Ve; solduğu zaman masamdaki çiçekler, beni şöyle hatırlamanı isterim anatolia; hüznüyle dost, dünyayla küs, eşine ve çocuklarına sevdalı ve mütemadiyen Rabbine meftun.
Sen miydin O; çatlak vazomdaki kurumuş gül, unutulmuş sümbül?
Sen miydin; uzun yaz gecelerinde feryat figan öten o nazlı bülbül?
Sen miydin; atımın koştuğu vahalarda, ayak izlerimi süren kör bedevi?
Sen miydin O; bir kiraz mevsimi senden kesik kulağıma taktığım kirazdan küpem?
Sen miydin anatolia; pes etmek ve başka diyarlara göç etmek üzere iken, hayır! Hayır! Henüz herşey için çok erken, bir daha deneyelim diyen?
Sen miydin O; sonu görünmeyen, dikenli ve vahşi canavarların pusuya yattığı yollar ardında, kalabalık şehirlerin arasında, çaresiz, tükenmiş, bitkin ve ölmeyi bekleyen aşksızlara bir İnşirah esrarı ile can veren?
S
E
N miydin anatolia?
-Sen diye, bildim.
(Sen) diyebildim.
Sen, dedim, bildiğimi zannettim.
Sen’i bileydim dermiydim, anatolia...
Kulak ver anatolia; şu öten bülbül ve tomurcuklanan gül,
Gör anatolia; bu batan güneş ve parıldayan sevgilisi ay ve bu aşka şahit olan yıldızlar, senin için, benim için, bizim için doğmakta ve batmakta hergün!
Ve; sen, ben, biz, hiç olmadığımız kdar aciziz, isimsiziz, aşksızız, davasızız ve duasızız bugün.
Sen, arayıpta kaybolduğum.
Sen, kara gecelerde nur’um
Sen, biçare şiir’imin değeri
Sen, duasız kalbimin amin’i
Sen, bu yüreğin kördüğümü
Sen, çiçeksiz, viran olmui gönül hanemin bahçıvanı
Sen, kalabalık sokağımın zarif yalnızlığı
Sen, yürüyen ayalarımın dinmeyen ince sızısı
Sen, feri sönmüş gözlerimin hakikat parıltısı
Ve Sen; bahtsız bedevilerin söylediği o coşkun şiir.
Ah anatolia; Bir an koşmaya dursun şu içimizdeki deli taylar. Onlar koşunca, ne tarifler ne de sınırlar, mevzu bahis konular. Aşk mı, oda ne?
Ülkeler mi, orasıda neresi? Ya sevgili? O her an bizimle değil miydi?
Neyin şükürsüzlüğüdür bu endişeler? Neyin hesabıdır bu bitmez tükenmez bilmeceler, anatolia?
Ey benim devası bulunmayan kanayan yaram!
Ey benim susuz kalmış, bitap düşmüş beş para etmez ciğerimin, köşesi!
Ey Gelişinden önce gelmeyişine sevdalandığım asırların, masalı!
Ey Ruhumun yesribi
Ey gönlüme münhasır ve bercestem
Ey kalbimin hirası
Ey dünya ve ahiret refikim!
Ey sevdamın suskun, uhrevi yoldaşı!
Ey sevdamın muktedir sultanı
Ey yüreğimin karahindibağı
Ey ruhumun İstanbul’u,
Ey kuş kadar hafif kanatlarım,
Ey kusurlu hayatımın noksansız vücudu!
Mihengim, güneşim, eşim, anatolia’m
Nasıl son bulacak bu kitabın sonu Anatoliâ?
Seni anlatırdım papatyalara, andeliblere, badiyelerdeki kaktüslere,.
Şaşkın şaşkın bakarlardı, seni anlatmaktan usandım Anatoliâ
Seni ancak varlık ve yokluk arası yaşardım.
Tabiri olunmayan bir rüya oldun çoğu zaman.
Ylıdızlara anlattım anlamadılar
Gençliğin verdiği heyecan olsa gerek seni dile getiremeyişim.
Bir kitap bir dünya yetermi bilmiyorum seni yaşamaya.
Bu taşlar arasında takılı kalemim.
Seni göremiyorum, benimseyemiyorum.
Sen varsın biliyorum, çok yakınsın bana belki bir kaç adım uzağımdasın, belki kilometrelerce yakın.
Ah Anatoliâ nerden buldum seni diyesim geliyor, haşa çekiyorum gönlüme.
Fikrim biçare gezmekte varlığının ötesinde.
Söylesene Anatoliâ nasıl sona erer bu kitap, bu şiir?
Eminim soracaklar seni, ne diyeceğim bilmiyorum. Sen başlı başına bir zümrüdü ankasın,
Bense o kafdağının hakir hor etekleri.
Susun artık yeter gidin başımdan.
Onu size esir etmeyeceğim söz verdim.
Kirletmeyeceğim sizin çirkin sözleriniz ile onu.
Saf ve deruni bir halde buldum kaybedemem.
Vahalar, seraplar sizin olsun, için kanın badiyenin serin sularına
Onu size vermem, geçirtmem leş dolu midelerinizden.
Anatoliâ! Kavuşamayışımız bu dünyaya fazla değerli olur diye korkmaktayım.
Anatoliâ!
Güllere yaraşır bir zarifliğin olmalı önce!
Güzelliğin destansı bir şiir olsada
Gururlanma, böbürlenme
Bir rüzgarla savrulur gider gençlik yaprakların.
Doğrulamaz bir an gelir gövden
Anatoliâ!
İşte o an anlarsın, maviyi, yeşili.
İddian, gül bahçesinde ölmek ise
Neden bülbülü beklersin, öl işte
Anatoliâ çiçeklerin kokusu
Muamma olma, net ol ki bülbül seni bulsun,
konsun yüreğinin köşesine.
Anatoliâ!
Yeterki samimi olsun duaların, gün gelir yeşerir hiç ummadığın anda papatyalar.
Mavi ve yeşil ile kandırılmaktan yorgun ruhum, sana münhasır bir yangının içinde bitap bedenim.
Nasıl son bulacak bu kitabın sonu Anatoliâ?
Anatoliâ
Geçmişim ve geleceğim
Dünüm ve bugünüm
Günahım ve tövbem
Ellerim ve ayaklarım
Anatoliâ
Eşim ve kardeşim
Heyhatım ve anlamım
Annem ve kölem
Ziynetim ve nefretim
Anatoliâ
Hayallerim ve dualarım
Kemendim ve ahlarım
Virgüllerim ve noktalarım
Üç noktam ve ünlemim
Anatoliâ
Mihengim ve rehberim
Varlığım ve yokluğum
Zikrim ve ibadetlerim
Sözlerim ve özlerim
Anatoliâ
Dünyam ve ütopyam
Ahirim ve cennetim
Vicdanım ve nefsim
Kalemim ve kağıdım
Anatoliâ
Sevdam ve davam
Hürmetim ve coşkum
Yolum ve yoldaşım
Rüyam ve hayelim
Anatolia
Badiyem ve ab-ı hayatım
Çayım ve şekerim
Benliğim ve senliğim
Çilem ve nurum
Anatoliâ
Aklım ve fikrim
Rahmetim ve minnetim
Vuslatım ve özlemim
Beyazım ve siyahım
Anatoliâ herşeyim .
Mustafa Öztepe
Kayıt Tarihi : 18.3.2019 00:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Öztepe](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/03/18/sen-oluyorum-9.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!