Sen ne güzel bir hayatsın ey şiir
Sosyolojik açıdan baktığımızda, yalnızca devlet olarak varlık gösteren merkezi bir gücü / erki değil, yanısıra pek çok iktidar çeşitlerinin de ayırdına varırız. Farklı iktidar yapıları ve gruplar, bir yandan kendilerine özgü iktidar ilişkilerini barındırırken, diğer yandan da hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle olan iktidar ilişkilerinde bir sıradüzenini yansıtırlar. Anne – baba, çocuk karşısında iktidar konumundadır. Öğretmen, öğrenci karşısında, patron işçi karşısında vb. Ancak statüler değiştikçe,iktidar konumları da değişir. Örneğin kadın, çalışma hayatına atıldığında erkeğin iktidar çemberini kırar. Ya da çocuk büyüdükçe, yetişkin statüsüyle, anne – babanın iktidar alanını daraltır.
Şair iktidar ağının neresinde? İktidar ağının içindeki şair muhalefeti
Şairin nerede yapılandığına bakmak gerekir. Nasıl varolduğuna.Yazın örgütleri, dergileri, yayınevleridir bunlar. Ayrıca şiir atölyeleri, kitap – yazın fuarları, paneller, söyleşiler, imza günü etkinlikleri, şiir yıllıkları, şiir adına yapılan yarışmalar, anma- toplantı etkinlikleri vb. Bunların herbiri, sosyolojik açıdan birer gruptur ve her sosyal grupta olduğu gibi bunların her birinde de varolan, yöneten – yönetilen ilişkilerinin ortaya çıkışıyla beliren güç / erk olgusunu özenle incelemek gerekir. Ve asıl can alıcı soru kendini gösterir; tüm bu gruplar ve etkinlikler, acaba gerçekten varoluş nedenlerine uygun biçimde mi ortaya çıkmaktadır. Tüm bu kuruluşlar, niçin, neden ve nasıl vardırlar? Şiir adına yapılan her tür düzenlemeler,etkinlikler kimler için, nasıl ve neden yapılmaktadır? Bu soruların yanıtları irdelendiğinde, sağlıklı bir çözümleme yapmış oluruz. İşte o zaman, şiirle ilgili pek çok sorunun ana kaynağına da inmiş oluruz. Şiirle ilgili, yapılan tüm dolanım, dönüşüm, dergilerden tutun da şiir yarışmalarına, panellere, şiir atölyelerinden şiir yıllıklarına kadar, hangilerinin şiir adına ne denli içten olduğuna, şiirin gelişimi kaygısıyla bir misyon yüklendiğine veya yüklenmediğine flaş patlatabiliriz.
Kuşkusuz, toplumun olduğu her yerde iktidar ve iktidar kavgaları, kaygıları da ortaya çıkacaktır. Bu açıdan bakıldığında politika ile şiirdeki iktidar kavgaları da pek çok noktada benzerlik taşır; yeterli donanım ve alt yapının olmadığı her grupta sorunlar öznellliğe, kişiselliğe, kulislere, temelsiz dayatmalara, bilim ve akıldan uzak değerlendirmelere, nesnellikten uzak öznelliğin sığlığında batmaya kadar gidecek ve bundan da asıl zarar gören tek tek şairler değil, şiir olacaktır.
Şair, genel iktidar ağının herhangi bir yerinden eklemlendiğinde (herhangi bir yazın kuruluşunda / grubunda yer aldığında, kendi alt gruplarına “güç” ve “yönetme ve yönlendirmesini” eyleyerek, bu iktidarı “uygular”. Kendi şiir sanatının (izlek, kurgu, teknik, biçem derinlik, dil ve sözcük anlayışı vb…) tek doğru, tek amentü / inan olduğunu en katı biçimde savunarak bu “iktidarı korur”. Tüm bu koruduğu öğelerin dışındakilere kesinlikle yer vermeyerek, hatta değişim ve yenilik sunanları “ölü” olarak betimleyip, görmemezliğe gelerek, kendi iktidar bahçelerinin çiçeklerini gelmiş geçmiş en olağanüstü çiçekleri sayarak sulamalarıyla da, “iktidarı yansıtırlar”. Her kavram, beraberinde karşıt anlamını da çağrıştırır; İktidar dendiğinde muhalefet sözcüğünün hemen ardından koşarak gelmesi gibi.
Şair, günümüzde toplumun olduğu her yerde bir iktidar yapısının ortaya çıkmasından dolayı bu iktidar ağının içindeyse de, aynı zaman da muhaliftir de. (Eğer, eklemlendiği ana iktidar yapısına -devlet,siyasi yapı- koşulsuz bağlanıp, uyum sağlamadıysa) Aslolan; iktidar konumunu, muhalefet olarak, muhalefet adına bu gücü kullanabilmesidir şairin. Tıpkı Michel Foucault ‘un “İnsanın kendi düşüncesini ve başkalarının düşüncelerini değiştirme çabası bana gore entellektüelin varlık nedenidir.” demesi gibi. Ve devam etmesi; “Entellektüelin işi, başkalarının siyasi iradesine şekil vermek değildir; entellektüelin işi, kendi alanında yaptığı analizler aracılığıyla, apaçık bir postula olarak kabul edilen önermeleri tekrar tekrar sorgulamak, insanların zihinsel alışkanlıklarını, olayları ele alma ve düşünme biçimlerini tepeden tırnağa sarsmak, alışılmış ve genel geçer şeyleri yıkmak, kurallar ve kurumları yeniden incelemek …”
Şair, eklemlendiği genel iktidar ağının ona bellettiği, öngördüğü alışılagelen kalıpları, iktidarın değerleriyle uyumlu olmayı kabul etmediği anda, belki bu zincirden kopacaktır. Şu halde şair, genel iktidar ağına karşı muhalifken, kendi alt grubuna karşı da iktidardır. Çünkü şiir, kurulu düzen karşısında baştançıkarandır. Özgürdür.
Ne yapmalı?
Şiir, cemaatleşen iktidar odaklarından kurtulmalıdır. Buradaki cemaat söylemi, dinsel anlamda değil, şiirle ilgili grupların amacından kaynaklanarak algılanmalı. Eleştiri, hoşgörüyle asla yolları kesişmeyen bir bakış açısı, akla ve bilime uzaktır. Gerçekten de şiirde belli bir takım iktidar odaklarının yerleşmesiyle birlikte, şiir o kısır döngüsünden kurtulamaz. Hoşgörü, eleştiri ve tartışma ortamının olmadığı, kişiselliğe, öznelliğe indirgenmiş bir şiir ortamında ne şiir gelişir, ne de şiir okunur. Şiirin gelişeceği en sağlıklı ortam, işleviyle ve amacıyla yetkin bir yayın - ekin örgütlenmesinden geçer. Ve yaygın, yayılabilmiş, etkin, dinamik bir örgütlenme.
İktidarın tek tek merkezlerden sıyrılarak, yaygın, kollektif bir anlayışa ve işleve dönüşümü ise şiire soluk aldıracak diğer bir yol olarak görülebilir. Şiirdeki gelişimin önünde bir set oluşturan iktidar odaklanmasına yol açan kuruluş veya grupların olabildiğince azalmasıyla ve iktidarın “merkez” olmaktan çıkarak yaygınlaşmasıyla, şiirin kılcal damarlarına taze kan gelebilir. Kuşkusuz bu bakış açısı, “merkez” dışındaki dergilerin daha da gelişmeleriyle olasıdır. Madem ki toplumsal yapı içinde, iktidar her alanda ve grupta olacaktır, o zaman bu olguyu yani iktidar anlayışını değiştirmek gereklidir. İktidarın yaygınlaşması bu açıdan büyük anlama sahiptir.
Çünkü iktidar, yönettiği, yönlendirdiği herşeyin niceliğini, niteliğini azaltır, tüketir, değiştirir. Hatta kurutur, özgünlüğünü ortadan kaldırır ve yok eder. Bu durum, şiir üzerinde uygulandığında - ki şiir de merkezi erkin (siyasi yapının- devletin) “yönetiminden” ayrık değildir- gerek kendi iç dinamiklerindeki iktidarın, gerekse merkezi iktidarın yönlendirdiği şiirin, günümüzdeki yapısında da sorunların çoğalması şaşırtıcı değildir. Önemli olan; sorunların nereden ve nasıl kaynaklandığını saptamaktır. Aynı tüketim sarmalıyla çevrili, aynı yapay “ilah”larla kendini özdeş kılarak, kendi olmaktan çıkan, namus – töre cinayetleriyle ve cinsel yaşamındaki doğruların bile iktidar tarafından belirlendiği, gündelik hayatın iletişim- bilişim teknolojisiyle vıcık vıcık edilerek, yaşama ilişkin hiç bir anlam, giz, kışkırtıcılık öğelerinin bulunmadığı, günümüz toplumunda yaşamının kendine ait olmaktan çıkıp, gözetlenerek ve kontrol edilerek yönlendirildiğinin, belirlendiğinin ayırdında bile olmayan bir “okuyucu” kitlesi ve kendi kalesinin içine kıvrılıp uyuklayan şair kitlesinin, şiir beğenileri, beklentileri ve ilgisi ne kesişecektir ne de örtüşecektir.
İktidar, yaşamı kendisi için bir nesne biçimine dönüştürdükçe, yaşamın her alanında iktidar yayılmaya başladıkça, şiir hayattan uzaklaştı. Belki de gözetlenen, disipline edilen, sayılıp ölçülen, teknolojiden yararlanılarak, iktidar tarafından “tek tip yaşamlara” doğru otomatikleştirilirken sahiciliğini yitiren yaşamların şiiri de sahicilikten uzaklaşacaktı…
Ümran Ersin
Alaz Edebiyat Dergisi / 2009 -Sayı 10
Kayıt Tarihi : 22.9.2010 04:48:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Aynur Uluç](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/09/22/sen-ne-guzel-bir-hayatsin-ey-siir-umran-ersin.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!