Yorgun argın dönmüşüm evime. Demişim kendi kendime ‘’ Hanım bir çay demler atarsın yorgunluğunu şükret oğlum yorğunluğuna. Düşün iş bulamayanları, düşün işinden atılanları.’’
Hanım kapıda bekliyor. Dedim ‘’ Anlamış olmalı yorgunluğumu, çayım hazır.’’ Hanımda bir iltifat bir iltifat ‘’ Gir, gir içeri. Hele bir otur.’’ diyor. Giriyorum içeri, ne çayım geliyor ne pastam. Hanımın elinde telefon odanın birine giriyor, birinden çıkıyor. Ben ‘’ Ne bu telaş? Kimin doğum günü? Yoksa evlilik yıl dönümümüz mü? ’’diyorum hiç biri gelmiyor aklıma.
Hanım oturdu yanıma, attı elini omzuma. Ben şaşkın düğün değil bayram değil. Hanım ‘’ Herif’’ diyor ardı gelmiyor. ‘’ Herif’’ diyor. ‘’ Herif’’ deyişleri yüreğimden koparıyor bir parça. Yüreğimi istese vereceğim. Nihayet diyebildi hanım ‘’ Herif ben ‘’ Yemek Yarışması’’na katılacağım.’’ Demez olaydım dedim ‘’ Katıl hanım! ’’ Dedim ‘’ Hiç değilse bir gün başımı dinlerim. Nerden bilecektim saçımı tel tel yolacağımı
Yine bir gün yorgun eve dönüşüm hanım kapıda karşıladı beni. Bu defa öptü. İçeri girmeden söyledi bu defa ‘’ Herifim, yarışma başvurumuz kabul edilmiş. Demez olaydım ‘’ Dualarımız kabul edilmiş.’’ Nerden bilecektim çekemeyenlerin bedduası kabul edilmiş.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim