Sen Kokuyor Bu Şehir

Kaan Ali Kolcuoğlu
156

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Sen Kokuyor Bu Şehir

Bu şehir niye hep sen kokuyor?
Niye adınla başlıyor sokaklar?
Durup durup nasıl da,
bir kırmızı konuyor dudağına
Muzipliğin yüzüme ayna.

Begonyanın adını sen yapmışlarda
Sana yağıyor şimdi tüm bulutlar
Seni topluyor bu gözler
ve içime sen düşüyor bir asırlık.

Eskimeyen bir yüz seninki
Gönül çelen
Afrodit’i kıskandırır
Bir çocuk bile görse hayran kalır.

Elimi tutsana...
Sıcaklığına özlem,
uzun soluklu bir yalnızlık.

Sen kokuyor bu şehir
İçim seninle dolu
Yine de hep eksik kalmış sol yanım.

Gel deyişimin kaçıncı ertesi
Bahar sana mı gülüyor?
Ya ısıran güneş!
Çiy yağmış sabahın önünden saçlarına
Ipıslak…
Tenin şimdi ay ışığı kadar narin, kırılgan.

Bu şehir sen kokuyor
Kokun daha önce yazılmamış
bir güfte…
Seni çalan şu sokak mızıkacısı
bilmiyor sana çağlayan düşlerimi.

Gece ve gündüz yok burada
Ne ayaz bilir bu senli sokaklar
Ne yakıcı bir yalaz
Sen bu şehrin tam göbeği
Her noktası sen
Sağı ve solu hep sana çıkan
Yokuşları bile başka bir tarif.

Sen rüzgarı ardında bırakan
Saçlarına değdiğinde
fırtınaları üzen
Bir düşün matemi gibi sessiz
Ama aşkla dolu.

Küçük ve narin parmaklarını
bir mahcubiyetle gösterirdin de bana
ben yine de boynun derdim
Tenin en çok
onda gösterirdi kendini
Yüzün esmerdi
Elin kumral
Ya gözlerin
ki en çok ondan baktım ben bu yeryüzüne
Ve hiç bilmedim ne savaş ne kavga
Soluk soluğa
Koşmalarım bundan
Seni yakalama umudu
Sana varma... Ama ne mümkün...

Bu şehir hep sen kokuyor
Baştan aşağı donatılmış
bir sarı çalıyor
günün aydınlık yanına
Yarını olmayan gölgeler
senin ayak izlerin
Aynalar seni sırlıyor.

Kaç çentik daha kazınır bin duvara?
Tırnaklarım kan
İçi beton artığı
Kanatırcasına asılıyorum da
bir sen, köşe başından çıkıp gelmeyen.

Senli cümleler bile ne anlamsız kalıyor,
elimin terleyen avuçlarında
ki hala sıcaklığı...

Gülümsüyorsun biliyorum
Hep sade bir tebessümdün sen
Kahkaha oturmuyor işte sana
Yüksünmek gibi ağır gelirdi.
Pera’yı hatırla… Ankara Garını!
Sokak satıcılarını…
Çalgıcıları…
Eteğini savurtturarak salınışını
Kaç hayran bakakalırdı da
Ben bir başka bakardım sana
Sende bir özlem tutkunu
Sende bilinmeyen uzak diyarlar
Sende bir yaşama sevinci
Kavuşulmayan
Her aşka inat
Besleyen, doyuran
Ve tekrar tekrar sana acıktıran.

Bu şehir sen kokuyor da
Kokun aklımı çeliyor
Rüyalarım sana ezber
İçim sana yangın
Ateşim sen
Kor biler her gece kasıklarım
Sabaha sancılı bir sızı.

Gitme...
Gitme desem ne gam
Şimdi uzak bir kente düşüyor
kirpiklerin
Topukların bir başka
şehirde caddeleri arşınlıyor
Vitrinler seninle süsleniyor

Vale seni selamlıyor zarif geçişini
Bayın aklı sende kalmış olmalı ki
Dönüp dönüp sana bakıyor
Yanındaki kadına inat
Hep böyleydin sen
Ve bilirdin
Hoşuna da giderdi
Sevilmek güzel derdin
Keşke bende herkesi
beni sevdikleri kadar sevebilseydim.

Adını anmak güzel
Seni beklemekte
Sormuştun ya?
Sana yazmak mavi
Sana çalmak tüm renkleri
Fırçanın ucunda senli bir pastel artığı
Tüm renkleri yine ezen bir mavi.

Nedir bu mavi?
Kim yazdı seni mavinin doruğuna?
Şahikaya kim öyküledi?
Kaç romanda adın bir tını?

Bu şehir hep sen kokuyor
ve şairler senden bu yana,
hiç bir kadına yazmıyor.
Eli değmiyor kimsenin
salkım tanelerine.

Bir kuzguna bile
seni soruyor postacı!
Bu şehir sen koktukça
senli düşler kuruluyor
Sana adanmış çaputlarda.

Ve ben hatıranı sıcak tutmak için
hiç bir gayrete sarılmıyorum
Senli olan her şey bu şehre bir simge
Çatlak bir duvar
Bir kedinin süt kabı
Pinekleyen ihtiyarlar
Sahilin tenhasında ki sevgililer...

Bu şehir seni özlüyor!
Ben susuyorum yüzünün
bana yansıyan aynalarında
Biliyorum…
Sen... Asla...
Söyleme sakın derdin!
Merak etme söylemedim.
Bende kalan bu sırrın...
Seni sırlı camlara bıraktım
Özlemle...
Bu şehir hep sen kokuyor.

Kaan Ali Kolcuoğlu
Kayıt Tarihi : 12.9.2022 23:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!