Sen Kimsin Kimsin Sen Şiiri - Necip Küçük

Necip Küçük
246

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Sen Kimsin Kimsin Sen

Toplumların millet olduklarını çok iyi bilmeleri lazımdır. Bu yaşamın ve ayakta dura bilmenin, varolmanın tek şartıdır. Çünkü; aslını, geçmişini, esasını, cevherini ve tarihini bilmeyen bir millet geleceğinden emin olamaz. Şu halde kardeşim ''' Sen kimsin, Kimsin Sen? ''' Aslın, esasın, cevherin nedir senin? Diye bir gün sorduklarında......

İşte ben buyum de....

Ey Tanrı Dağları‘nda doğup bu acunda at koşturan şanlı akıncı.... Yüreklerinde ozanların kopuz çaldığı Dede Korkut ruhlu bilge.... Bir günde devlet yıkıp, bir gecede hanlık kuran yiğit çeri.... Bengü taşlar yazdıran Bilge Kağan’ın torunu.... Gök mavisi bayraklarla kurt başlı sancakları göklere çektiren alp kişi.... Korkaklara Çin Seddi’ni yaptıran ve onların sarayını Mete Han‘ın kırk kişiyle basan Kürşad’ın soyundan gelen yüce TÜRK....s Sözüm sanadır....

Bugün dünyadaki birçok millet henüz ortada yokken, sen devletler kuruyor, bu dünyanın düzenini sağlıyordun..... Binlerce yıl öncesinde Hunlar ve GökTürkler ile Türk adını tüm acuna duyurmuş ve dünya egemenliğine kavuşmuştun... Mavi gök, çadırın, güneş de, bayrağın olmuştu..... Gücünü yalnızca kılıcımızın keskin, bileğinin de güçlü olmasından almıyordun; yüce tören, inancın, devletine bağlılığımlılığn ve eşsiz kültürün seni diğer milletlerden üstün kılıyordu....

Kaşgarlı Mahmud Atamız da, ''Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğurduğunu ve onların üzerine göklerin bütün ışıklarını döndürmüş olduğunu gördüm.... Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne ilbay kıldı.”''' diyerek Türklüğün kutluluğunu (asırlar) bin yıllar öncesinden bize bildirmişti....

Türk İslam dünyası üzerinde oynanan bütün oyunlar.... Senin özgürlük güneşini her geçen gün soldurdu.... ''“ İl gider, töre kalır.'''” dedik, fakat töremiz de bozuldu..... Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Tataristan, Gagauzya, Yakutistan, Çuvaşistan, Başkürdistan, Başkurtistan…’daki Türklerin bir kısmı, Türk olmadıklarını söyleyenlere inandılar ve bunlar bugün dünyada yaşayan 350 milyona yakın soydaşından habersiz yaşamaya başladılar.... Bu yabancılaşmalar sonucunda Türk illeri “' yabancı ülkeler '” haline geldi.... Fakat doğru sözü, Bilge Kağan’ın bengü taşlarında arayanlar, atamızın 1300 yıl önce bize şöyle seslendiğini göreceklerdi:

''' Ey Türk budunu, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir? ''''

Bütün ayrılıklar, gönüllerimizdeki vatan kardeşlik aşkını yıpratmadı, tam tersine yüreklerimizdeki bu büyük ateşi daha da alevlendirdi. 1990′ lı yılların başında soydaşlarımızın bağımsızlığına kavuşmasıyla, kutlu TÜRK birliğine kavuşacağımız gün, düşlerimizi süslemeye başladı. Bugün, sömürgeci devletlerin göz diktiği Türk İslam dünyasındaki yurtlarımızı korumanın ve TÜRK adını binlerce yıl daha yaşatabilmek için gelecek kuşaklara taşıyabilmenin tek yolunun, bütün TÜRKlerin aramızdaki kutlu kardeşliğin farkına varması ve bu temelde birleşmeyi sağlaması olduğu anlaşılmalıdır. Bu yüce ülkü, biz TÜRKler için geleceğin anahtarı, yurtlarımızın güvenliği için Türk gücünün ve bağımsızlığımızın ilk adımı olamlıdır.

Türk ilsam dünyası içinde yaşayanlar olarak, kimimiz Oğuz, Kırgız Tatar Azeri, kimimiz Kıpçak, Çerkez, Çeçen, Moğol, Türkmen boyundanız. “Sen kimsin? ” diye sorduklarında, “Türk men.” diye yanıtlamış kandaşlarımız ve “Türkmen” olarak kalmış adları. Kimimiz Gök Oğuzlar‘dan gelen “Gagauz” Türklerindeniz. Oğuz Türkleri atlarıyla Anadolu’ya gelmiş fakat Kırgız Türkleri atlarını kesip yediği için atalarımızın yurdu olan Tanrı Dağları’nda kalmışlar. Baş kurt biziz, Kazak yine biz. Biz, bir kere ölüp Ergenekon’da bin defa dirilen GökTürkler’iz! Biz, aynı kazanda pişen aş; aynı kökte büyüyen koca bir ağacın dallarıyız.

Atalarımız Altaylar’da oturup, Ötüken’de savaşmış; Isık Göl gibi kımız sağıp, Ala Dağlar kadar et yığmışlar. Toylar düzenleyip, ana yurdu şen kılmışlar. Fakat zamanı geldiğinde bir ölüp, bin dirilmeyi görev bilmişler. ''' Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile, / Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.”'' düşüncesiyle hareket edip, demir dağları eriterek, damarlarımızdaki asil kanın bugünlere dek taşınmasını sağlamışlar.

Şimdi, binlerce yıldır saklayıp bugünlere taşıdığımız töremizi, dilimizi, soyumuzu, yani bütün değerlerimizi gelecek kuşaklara aynı gücüyle ve saf bir biçimde aktarabilmek için, bu yüzyılda yaşayan yiğit kişi olarak sana bize tüm kan candaşlara çok büyük görevler düşüyor...

Eğer bir gün Tanrı Dağları’nın tepesinde Oğuz Kağan’ın otağına girip, onun otağında oturan Kürşad gibi nice erlerin önünde diz vurabilmeyi düşlüyorsak, atalarımızdan devraldığımız kurt başlı sancağı taşımayı hak edebilmeliyiz...

Eğer Altaylar’ın başında uluyan bir kurt veya ana yurdun üstünde süzülen bir kartal olmak istiyorsak, önce bir kurt kadar yol gösterici ve bir kartal kadar keskin görüşlü olmalıyız.

Ve sen;

Sen devlet reisi olduğu halde, içi su dolu tulumu yüklenerek halk içerisinde dolaşan ve oğlunun “Babacığım ne yapıyorsun? ” sorusuna “Kendimi biraz beğenir gibi oldum onu zelil etmek için böyle yapıyorum” diyen Hz. ÖMER’in...

Sen halk arasında açlığın ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir zamanda Şamdan gelen, kendisine ait erzak yüklü bin deveyi yükleriyle beraber halka dağıtan Hz. OSMAN’ın...

Sen cebindeki dört dirhen servetinin birini gizli, birini açıkça, birini gece ve kalan bir dirhemide gündüz kimsesizlere veren ve Allah Resulünün “niçin böyle yaptın “ sorusuna “Belki Allah bunlardan birisini kabul eder diye böyle yaptım” diyen Hz. ALİ’nin

Sen Allah yolunda cihada çıkan ve karşısında Atlas okyanusunu görünce atını dizlerine kadar suya süren ve kılıcını çekip “'' Yarabbi! Şahit ol, önüme şu uçsuz bucaksız derya çıkmamış olsaydı şanını daha ileriye götürecektim”'' diye feryat edip göz yaşı döken YAVUZ SULTAN SÜLEYMAN’ın...

Sen Resulullahın müjdesine nail olup küfrün doğu kalesi İstanbul’u fethedip İslama ve Türk Milletine teslim eden ve bu zaferle yeni bir çağ açan FATİH SULTAN MEHMET’ın...

Sen dünyayı TÜRKLERDEN başkasına dar gören YAVUZ’ların.. Karaların ve denizlerin sultanı KANUNİ’lerin.. Neslisin..

Sen İstanbul’da okumaya başladığı ezanı Çaldıran ovasında bitiren, Tuna da aldığı abdestin namazını Afrika çöllerinde kılan, Hazal kıyıların da getirdiği tekbir seslerinin yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların, şehitlerin torunusun.

Sen topsuz, tüfeksiz ve daha önemlisi ORDUSUZ, yedi cihana kafa tutan, onları dize getirip, denizlere döken, devletler kuran, devletler yıkan sensin.

Sen büyük önder BAŞBUĞ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün övündüğü
'TÜRK OĞLU TÜRK’sün.! '

Ve kısaca sen;

Ey tanrı dağlarında doğup, dağları eriten şanlı yiğit,

Bengü taşlar yazdıran Bilge Kağan’ın torunu,

Gök mavisi bayraklarla kurt başlı sancakları göklere çektiren alp kişi,

Malazgirt’te Arslan, surlarda Ulubatlı Hasan,

Niğboluda Yıldırım,Kosovada Murat, Mohaç’ta Süleyman,

Sensin Çanakkale’de diş dişe gırtlak gırtlağa boğuşan,

sensin Sırtında 250 kiloluk top mermisini kaldırıp götüren,

Sensin Halide Edip Adıvarların peşinde yalınayak koşan,

Sensin o kış ayazında, karlar üstünde sırtında poltoyla yatan,

Hakk’ın kılıncı, Allah’a vurulan, şehitler çocuğu, kefensiz doğmuş olan sensin.

Yüce Tanrı, Türk, ve İslam dünyasındaki kardekardeşlik bağlarının güçlenmesini ve kardeşliğimizin gücüyle Türk İslam ruhunu sonsuza kadar yaşatabilmemizi sağlasın.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…..

Necip KÜÇÜK (15.01.2006)

Necip Küçük
Kayıt Tarihi : 25.2.2011 15:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Necip Küçük