hangi, hangi dağ aşıldığında aklımdakileri de aşmış olacağım bilmem.
güneş doğar, içim turuncu çiçekleri açar, koklar yosun yapışmış geniz’im
bir deniz var sanırsın, üflesem nefes keser ufukta bir hüzün dalgasını
ben kendimi bıraktım, akıntı beni götüreceği yerde uyutup duruyor
çarşaf gibi, üzerimi annemin örtmediği kadar sıkıca örtüyor, bu nasıl deniz
şimdi yalnızlık içimden bir süngü gibi tüm organlarımı yarıp geçiyor
güya senden kaçıyorum, mesafe uzaklaştıkça içimi sende bırakıyorum
bu sana son şiir, yazacak yer bulamıyorum, göz yaşlarım mürekkebi suluyor
bir kördür gönül ne yıldızlar görünür ne güneş, sen hilal misin yoksa dolunay.
şimdi hatıra defterinde, kurumuş papatya, kurumuş hatıra toz misali
elimi uzatsam elim gönlüne değse son kez his etsem atışını kalbinin
kızsam, kızdığımla kalsam, kızdığıma gülüp bir tebessümde asılsam
şimdi kendi sırtımda çarmıh, çakar çivilerini, kan gamzede şelale
oluverirse cehennemi gecenin, ben sana yanarken, cehennem pek serin
Kayıt Tarihi : 20.7.2018 00:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!