Sen gittin
Yetim kaldı güzelim vadinin içine serpilmiş yoksul evler
Karalar giydi Halepçe kadar tatlı güzel kızlar
Artık çekmez oldu fıstık ağaçların terli kokusunu bel vermiş evler ciğerlerine
Kurudu en zengin derin kuyuların soğuk tatlı suyu köyün
Susuzluktan dili damağına yapıştı insan ve hayvanların
Fırtına öncesi hüzün dolu bir sessizlik çöktü köyümüze
Ardından öfkelendi asi serseri bulutlar aniden sebepsiz gidişine
Bağırdılar kapkara ağır bulutlar kulakları sağır edercesine
Aklını yetirdi korkudan acımasız şimşekler
Saldırdılar sağa sola
Çarptığı yeri yakıp yıktılar
Sen gittin diye
Bardaktan boşanırcasına yağdı hüzün üstümüze
Ve Biri Sor’daki ebedi istirahate çekilmiş talihsiz ölüler
Coşkun sele kapıldılar
Sen gittin diye
Tutuldu evrenin göz bebeği güneş
Kararırdı uçsuz bucaksız masmavi gökyüzü
Ağladı kanayan yetim yarılı kalbim
Nemlendi güzel yardan ayrılmış gözlerim
Sen gittiğinde
Çirkinleşti bir şahadet parmağı gibi göğe yükselen minarenin çehresi
Kırıldı yaşama hevesi
Donakaldı eskisi gibi güzel görünmeyen minareye bakınca imam
Yaşardı imamın yarı kör yorgun gözleri
Tutmuyordu bir deri bir kemik kalmış imamı emektar ayakları
Sen gittin diye
Korkuya kapıldı camimizin kubbesindeki petrol mavisi kaya kuşları
Dönmemek üzere terk ettiler boynu bükük yavrularını
Bir bilinmezin içine attılar kendini bizden uzak
Ve bir daha da görmeyecekler canından çok sevdikleri serin yuvalarını
Gurbet ellerde saklayacaklar acı dolu yolculuklarını
İrfan GÖRGÜN
İrfan GörgünKayıt Tarihi : 19.9.2017 12:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!