Sen Giderken.. Şiiri - Arif Toprak

Arif Toprak
102

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Sen Giderken..

Sen Giderken.

Yalnızlığımı en çok şehirlerarası terminallerde hissederim. Özellikle de kalabalıklar arasında. Her taraf insan kaynıyor ama yine de yalnızlıktır esas olan. Yaşanan.. Bize kalan.
Senin gidişine bakamam, el sallayamam. Giderken ben tam değilimdir ki. Toparlanmak hayli zaman alır ondan sonra. Herkes gibi değilim ben. Hangi insan yüreğinin yarısını, hatta yarısından fazlasını hiç bilmediği tanımadığı bir şehirde bırakıp çeker gider ki?
Donakalırım öylece… Kendimi zavallı, terk edilmiş, yalnız ve ölüme bir adım daha yakın hissederim. Sen gittikten sonra ellerimi öper, koklar ayrı ilgi duyarım onlara. Giderken en son onları tutmuştun, onlara dokunmuştun diye.
Ellerimi her öpüşümde senin gittiğini, dudaklarımın acıyla yandığını hissederim. Kayıp zamanların günlüğüne not ederim bunları. Daha sonra herkes okusun, yaşadıklarımı bilsin diye. En çok valizim beni tedirgin eder. Her valiz bir ayrılıktır, her yolculuk bir ayrılıktır, aynı yöne gidilmediği müddetçe.
Sen kenti terk edip gittiğinde; birlikte gezdiğimiz yerleri yeniden gezerim. Hayır, bu iş merkezi böyle değildi. Bu sokaklar, bu evler, marketler, bu parklar, ağaçlar bunlar değildi. Sen gittikten sonra her şey değişiyor anında.
Oysa geldiğinde sadece ben değil, kent de şenleniyordu. Huzur buluyor, daha renkli oluyordu, en karanlık geceler bile. Herkes pencereye çıkıyor sana hayranlıkla bakıyordu. Ellerimizden tutup evlerine davet ediyorlardı tüm tanıdık tanımadık komşular.
Belediyeler uğradığın her kente “hoş geldin güzel insan, kentimize şeref verdin” diye büyük bir pankart asmalı şehrin en işlek caddelerine, en kuytu sokaklarına. Duyanlar duymayanlara anlatmalı, ya da buna gerek kalmamalı. Gittiğin her sokak, gezdiğin her mahalle bunu hemen anlamalı. Çocuklar bayram etmeli, en çok da boyacı ve simitçi çocuklar.
Demin otele gittim. Diğer yarımı bulmak için. Yastığında kokunu unutmuşsun sadece. Saatlerce çıkmadım oradan. Resepsiyondaki kızla atışmama rağmen yastığı kendimle getirdim. Diş macununda parmak izlerini bırakmıştın, onu da yanıma aldım.
Cam kenarında birkaç tel saç var, senden geriye kalanlar arasında. Onları da teker teker topladım, yanıma aldım. Çiğnediğin sakızın jelâtinlerini de aldım elime, falını okudum, ayrılık var diyordu yazıda. Hemen çıktı falın, gözün aydın.
Suskun kalsak da otel odasında cıvıl cıvıldı demin. Onca sesi de kendinle mi götürdün? Öyle bir sesti ki o bakışlarının, sıcaklığının, yüreğinin sesiydi. Sen varken alev alev yanan yüreğim, şimdi buz tuttu soğuk kaldırım taşlarında. Sadece yüreğim değil bedenimin tümü buz tuttu, gözyaşlarım da.
Tüm cesaretimi kaybettim. Sensiz bir hiç olduğumu anladım, artık güzel umutlu yazılar yazamıyorum, konuşamıyor, yürüyemiyor, nefes alamıyorum. Darmadağın olduğumu söylesem yalan olmaz. Tüm yeteneğimi kaybettim, sen gittikten sonra. Sefil yalnızlığıma geri döndüm ve yine bu söylenenler yazılanlar hayal oldu. Tüm ümitlerimi yitirdim. Hayallerimi sefaletime kurban ettim, ümitlerim vuruldu kimsesizlik denen ilkel bir töre yüzünden. Sustum, konuşmadım, konuşamadım.
Dışarı çıktım, yaşıyor muyum ona baktım. El ele kol kola gezdiğimiz yerlere yeniden uğradım. Bu soğuk bizim soğuğumuz değil, bu güneş bizim güneşimiz değil gülüm. Yol üstü lokantalarında yediğimiz yemekler, kuşların cıvıltıları ağaçların hışırtıları bunlar değildi.
Şimdi tüm dallar hüzünbaz sevgiliye yas tutuyor, acıklı melodiler söylüyorlar kulakları rahatsız eden bir sesle. Dallar son yapraklarını da döktü. Son bahar olduğundan değil ha, sen gittin diye. Kaldırımlarda tüneyen zabıtalara inat, büyük bir rekabetle mallarını satmak için bağrışmalar hani nerede, hani tüm işportacılar, nereye kayboldular kim bilir.
Bana soğuğa karşı kalın giyin diyen yok. Benimle ilgilenen, yediren, içiren, koruyan, gözeten yok. Seni çok özledim deyip sarılan yok. En güzel öpücüklerini yanağıma konduran yok. Mutluluğun tadından çıldırdığı o tanrıların bile kıskandığı öpücüğün yok…
Başını omzuma koyup benimle yürüyen yok, herkes, her yer yabancı. Kirpiklerime yağmurlar damlıyor, bulutlar dumanlıyor durmadan. Alıp başımı gitmek hiçbir işime yaramıyor ki. Gitsem de, kalsam da kendimle götüreceğim tüm yalnızlıklarımı, umutsuzluklarımı.
Şurası baş başa kaldığımız yer değil, şurası göz göze geldiğimiz yer değil, elini tuttuğum yer burası değil, bu kent burada değildi sen varken. Gittiğim her yerden gözyaşlarımızı topluyorum aşkımızın kutsal hasadı gibi.
Çiçeklerin tamamı solmuş, ağaçlar kurumuş, kelebekler ölmüş… Beğenerek dinlediğimiz, büyük bir keyifle eşlik ettiğimiz müzik bile çok yabancı buralarda. Hastaneler dolup taşıyor, herkes yas tutuyor sen gittin diye, en çok da kuşlar. Utangaçtı bakışlarımız, aldatıcı düşlere aldırmaz, kendimizden başka hiçbir yurtta barınmazdık. En güzel sığınağı olmuştuk birbirimizin. En güvenli yer bellemiştik avuçlarımızı. Göçebe bir hayattı bizi en çok korkutan. Bizi bizden alıp, hayallerimize düşmanlıklar yükleyen.
Sen bu şehirden giderken, tüm güzellikleri ve şehri kendinle götürdün. Sadece şehri değil, umutlarımı düşlerimi sevinçlerimi de götürdün kendinle beraber. Sen giderken geride bomboş gözlerle bakan, toparlanması imkânsız, kendine bile faydası olmayan, bir ben bile olamayan birini bıraktın.

Arif Toprak
Kayıt Tarihi : 18.5.2010 14:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


çekip gittiğin bir zamandı..

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Arif Toprak