Sen gideli,
Ne bu şehrin tadı,
Ne yaşamın tadı,
Nede gözlerimde uyku kaldı.
Bu şehrin şafaklarında,
Senin ikliminden esen,
Umutsu bir rüzgâr dağıtır saçlarımı.
Kızıl ikindilerde,
Özlemin sancır göz bebeklerimde…
Ufukta yorgun bulutlar,
Pembe bir gülücük getirir dudaklarından,
Bu ılık yaz akşamlarında.
Vee!
Tüm inancım, bütün direncim
Tükenir her şeyim.
Gün batımında…
Dün akşam dört bucağında bu şehrin
Yine seni aradım.
Yine tıklım tıklımdı ceylan restoran,
Yabancılar vardı bizim masamızda
Sedef pastanesinde kadınlar…
Kadınlar güzel alımlı,
Karşılarında erkeler oturmuş,
Erkekler şık saygılı…
Utandım
Üzerimdeki yalnızlığımın elbisesinden,
Bir an boğuluyorum sandım.
Alıp başımı kaçmak geldi içimden
Bu şehirden ve herkesten…
Birden kendimi Dörtyol Meyhanesinde buldum.
Sana verdiğim sözü unutup oturdum,
Ve yine içtim,
Alabildiğine içtim…
Gittin gideli ben deli divaneye döndüm
Gelmezsen eğer bil ki sana doymadan öldüm
Bir yanık sesli kadın,
Bir mahur şarkı meyhanenin pikabında…
Damarlarımdan çekildi kanım doğrusu,
Düşüncelerim dondu anında,
Bıçak gibi saplandı yüreğime,
Ölüm korkusu…
Gerçekte ölüm korkusu değil bu
Sana doymamak vardı ya,
Vardı ya senden uzakta sensiz ölmek,
İçimi yakıyor, içimi burkuyordu.
Sana en çok ihtiyacım varken
Bırakıp gittin beni.
Sen ki tutkumun ilk incisi,
Sen ki umutlarımın sonuncusu,
Gönül bahçemdeki gül ağacının,
Yıllardır açmayan tomurcuğu,
Düşlerimde doğup düşlerimde büyüyen,
Kara kaderimin ak çocuğu…
Hep seni anımsadım hep,
Dolup boşalan kadehlerde…
Gözlerine çivilenmiş gözlerimle
Sıkışan yüreğim titreyen ellerimle
Kendimi daha fazla tutamadım,
Başımı avuçlarımın arasına alıp,
Çok çok ağladım…
Çıktım meyhaneden
Beşik gibi sallıyordu yollar beni.
Sarhoştum iyiden iyi…
Sokak lambalarının altında geçmişimi,
Gök kubbede kaderimin ak çocuğunu aradım.
Yıldızlar vardı gök kubbede hiç görmeğin
Altın sarısı yıldızlar…
Saçların dolanmıştı yarım aya
Aydan ve yıldızlardan öte
Geceyi aydınlatan,
Gözlerin vardı, pırıl pırıl…
Bir tren çığlığında boğazladılar
Gecenin sessizliğini,
Duymadı hiç kimse…
Cebeci doruğunda filizlenirken bir tan,
Hala o şarkı dökülüyordu dudaklarımdan;
Gittin gideli ben deli divaneye döndüm
Gelmezsen eğer bil ki sana doymadan öldüm
İşte bu şafakla bir gün daha başlayacak.
Bir umutsu rüzgâr,
Beklide son kez saçlarımı dağıtacak.
Ankara da yine otobüsler sabah seferlerine
Erken çıkacak.
Avaz avaz bağıracak sokak sütçüsü,
Değişmeyecek hiçbir şey…
Yine vitrinlerin önü tıklım tıklım dolacak.
Vitrindekinden çok kendini izleyen kadınlar,
Erkekler, çocuklar…
Milyonlarca kişi habersiz devam edecek yaşama.
Yokluğumu,
Üç beş arkadaşım işyerimden birkaç kişi,
Bir de meyhanedeki miço bilecek
Akşama!
İsterdim ki;
Bu perdenin kapanışında,
Sen olmalıydın yanımda.
Ayrılık acısıyla gözlerimin pınarında,
Tomruyan yaşları bir mendil yerine silecek,
Senin dudakların olsun…
Ama işte sen yoksun,
Yosun işte sen!
Sana en çok ihtiyacım varken
Bırakıp gittin beni.
Gönül bahçemdeki gül ağacının,
Yıllardır açmayan tomurcuğu,
Kara kaderimin ak çocuğu…
ANKARA/ TEMMUZ/1964
Mustafa Usalan 2Kayıt Tarihi : 20.9.2012 15:10:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Usalan 2](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/09/20/sen-gideli-124.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!