Seni hale çözemedim abi ben,
Kalpte keder,keder de sen garibsin.
Yazgın doğar alnında ki çizgiden,
Bahtta kader,kaderde sen garibsin.
Gidip gelmek,ömür bitmek içindir,
Gözün mahkum,gözyaşların suçundur,
Yollar tahtın,izler senin tacındır,
Yolda sefer,seferde sen garibsin.
Çok büktüler yıkılmadı direğin,
Dert salını çekti,durmaz küreğin,
Cihan harbi gibi savaş yüreğin,
Sulh da zafer,zaferde sen garibsin.
Her defada dönüp baktın gerinden,
Hatırlarsın ayrılırken köyünden,
Yarin gözü asker olmuş hasretten,
Şark da nefer,nefer de sen garibsin.
Açılmadın gonca güller misali,
Dökülmedin özgür seller misali,
Candaş gönlün ince tüller misali,
Tülde perde,perdede sen garibsin.
Adam anlar adamların halından,
Türkü yazdım kiliminden,halından,
Şair gönlün ruhunun bam telinden,
Sazda teller,tellerde sen garibsin.
Kayıt Tarihi : 15.8.2014 23:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
1999-2002 değerli bir abime...
KENAN KOÇ' LA SÖYLEŞİ...
Koca bir çınardın KENAN KOÇ.
Hiç yıkılmayacaksın sanırdım.
Çünkü gönlüm öyle isterdi.
Çünkü dağlar kadar güvenirdim sana.
Öylesine mert, öylesine yürekliydin,
Öylesine yiğit, öylesine candın ki…
Yürürken dağlar sarsılırdı heybetinden
Her yere yakışır herkesle kaynaşırdın hemen
Anlatsam inanmazlar;
Bizim paylaştıklarımızı ancak bizi bilenler anlar.
Bir sömestr tatilinde yatılı okulda kalmak,
Eve dönememek nasıl bir şey?
Bilemezler,hiç yaşamadılar ki…
Babam bir sefer birimize para gönderirdi
Öbür sefer diğerimize.
Keser burnuyla kazanırdı zaten
Fındık para mı ederdi sanki?
Bazen danacığı satar, bize harçlık ederdi
Ne yapsın garip? Üç çocuk daha vardı geride
Gündoğumundan günbatımına çalışırdı ölesiye.
Gür saçların dalga dalga dökülürdü alnına.
Alıp sazı eline dokundun mu tellerine
Ne yürekler hoplatmıştın kimbilir Rize’de.
Okuldan dönersin, mısır otu seni bekler.
Bahçeler gübre,tırpan ister.
Harman beklenmek,fındık çalışmak ister.
Ama yine de çok güzeldi bence o günler.
Babam pazara gidince alıp onun usta takımlarını
Fındık dallarından ev yapardın bana,
Evcilik oynardım.
Sanki çocukken karar vermiştin mimar olmaya.
Bir gün bir yüzük almıştın bana harçlığınla,yeşil taşlı
Biraz parmağıma bol gelmişti
Çok ağlamıştım:Neden bana kaybolan yüzük aldın diye
Sen askere giderken annem hiç ağlamadı.
Biz okula giderken de ağlamazdı zaten.
Yamalı dizini gösterir:
Siz okumaya mecbursunuz! derdi sadece.
Dönünceye kadar o duruş kalırdı belleğimde…
Meğer biz gözden kaybolunca
Girermiş avluya, saklanıp mısırların arasına,
Başlarmış ağıta,ağlamaya.
Amcamlardan öğrenirdim aylar sonra
Kumral saçlı bir kız sevdin;
Fatsa’lıydı, köyümüzde öğretmen.
Okurken evlendin,hem de çalıştın
İki güzel oğul verdi sana tatlı mı tatlı.
Acı tatlı otuz yıl geçiverdi birlikte
Gönül isterdi elbet bir otuz daha,
Kader böyleymiş, istemek boşa.
Babamı bu kadar çok mu severdin?
Sanki koşarak gittin peşinden.
Hani yazlıkta komşu olacaktık?
Hani torunlarımız birlikte büyüyeceklerdi orada?
Faruk’la iki tek atacaktınız balkonda günbatımı.
Anlatacaktık eskilerden, yenilerden.
Verdiğin sözü tutardın hani?
Var mıydı böyle kandırmak bizi?
Sen gittin ya; annem de o gün gitti aslında.
Senden sonra iki yıl,can bedeni sürükledi sadece,
Evlat acısı deldi ciğerini,etti pare pare…
Sohbetini arıyorum,dostluğunu arıyorum,
Güvenini, sesini,sevgini arıyorum.
Seni arıyorum sevgili ağabey.
Çınarlar asırlarca dayanır derler,
Yalanmış demek ki tüm söylenenler.
Ne vardı bu kadar erken yıkılacak?
Ey Koca Çınar!
Ne vardı apansız gittin CAN KENAN KOÇ…
Naime Özeren
TÜM YORUMLAR (1)