Sen! “Ey Engelli ” İnsan; Ahirette rütbeni anlatacak, ne kalem var, ne de lisan…
Engelli olmak ya da olmamak hiç kimsenin elinde olan bir şey değildir. Bugün sağlam konumundayken yarın diğerlerine Göre Sakat özürlü engelli konumunda olabilirsiniz. Onlara acıyarak, üzülerek yaklaşmak yerine onlar için ne yapabilirim düşüncesiyle yaklaşarak daha yararlı bir davranış sergilemiş olursunuz engelin bedende ya da zihinde değil, ülkenin insanlarında olduğu gerçeğini görmektir. Engelli, doğuştan veya sonradan meydana gelen hastalıklar veya kaza sonucu oluşan sakatlık demektir. Toplumsal Olarak tutum ve tercihler sonucu yaşamın birçok alanında kısıtlanan, engellerle karşılaşan kişi demektir. Azınlık olarak görülmektir. Ancak azınlık değildirler. kuruluş ve varoluş amacı; kendilerinin haklarını korumak ve yaşamlarını kolaylaştırmak olan sivil toplum kuruluşları ve dernekleri tarafından dahi, dikkate alınmamaktır, kendileri için verilecek hizmetin lütuf olarak görüldüğü Bir Toplumda yaşamaktır. Çalışamamak, okuyamamaktır. Engelli rampalarının önüne arabalarını park edenler yüzünden yüksek kaldırımdan inmektir". Dışarı çıkmamaktır, evde mahkûm gibi yaşamaktır. Çoğu binaya mimari engellerden dolayı girememektir. Ulaşım araçlarını kullanamamaktır. Pazarda, Sokakta, parkta, ne işi var bunun burada anlamında bakışlara maruz kalmaktır. Engellilere yapılan asansörleri kullanamamaktır. Engeliniz beyninizdeyse deli, kulağınızdaysa sağır, bacağınızdaysa topal, gözünüzdeyse kör, bedeninizin herhangi bir yerindeyse sakat olarak adlandırılmanız demektir.
Hz. Peygamber’in kendi döneminde engellilerle yaşadığı bazı olaylar söz konusudur. Örneğin, Abese Suresinin ilk ayetlerinde, Hz. Peygamber ile âmâ Sahabi Abdullah b. Ümmi Mektum arasında cereyan eden şu olay anlatılmaktadır: Kureyş’ in ileri gelenlerine İslâm’ı anlatırken gözleri görmeyen Abdullah b. Ümmi Mektum yanına gelerek Hz. Peygamber’den kendisini İslâm konusunda aydınlatmasını ve bilgi vermesini istemişti. O’nun bu tutumu Hz. Peygamber’in hoşuna gitmemiş, sözün kesilmesini istememiş, bundan dolayı ona karşı ilgisiz davranarak onun isteklerine cevap vermemiş ve yüzünü çevirmişti. Yüce Allah, bu olay akabinde O’nun bu tavrını şöyle tenkid etmiştir: “(Peygamber) , âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve geri döndü. Ne bilirsin, belki o temizlenecek? Veya öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. Kendini muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat sen, koşarak ve (Allah’tan) korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun.”.Ayette geçen ifadelerden anlaşılacağı üzere Hz. Peygamber, olay esnasında Mekkelilerin önde gelenlerine İslâm’ı tebliğe fazlaca kendini kaptırmıştı. Çünkü O, kendilerine dini tebliğ ettiği kişilerin Müslüman olacaklarını umuyor ve Müslümanların güçlenmesini arzu ediyordu. Görme engelli olan Abdullah b. Ümmi Mektum’ un ihmal edilmesi, onunla ilgilenilmemesi Allah tarafından hoş karşılanmamıştır. Olaydan sonra Hz. Peygamber, Abdullah b. Ümmi Mektum’un yanına her gelişinde ona “Ey hakkında Rabb’imin beni itab ettiği (uyardığı) zat merhaba! ” der ve urbasını altına sererdi. Ayette Peygamber uyarıldığı gibi, aynı zamanda âmâ olan Abdullah b. Ümmi Mektum da gözü gören kimselere nasip olmayacak bir şerefle taltif edilmiştir.Tarih boyunca her toplumda belli oranda engelliler her zaman var olagelmiştir. Hz. Peygamber döneminde de belli oranda engelliler mevcut olmuştur. Hz. Peygamber insanları fiziki/biyolojik yapıları veya doğuştan getirdikleri farklılıklarına göre bir ayırıma hiçbir zaman tabi tutmamış ve böyle bir yanlışın içerisinde olanlara tepki göstermişti. Dolayısıyla manevi evrensel değerlere sahip olan bir engelli bir kişi, manevi değerlere sahip olmayan sağlıklı/engelsiz bir kişiden daha Efdaldir. Hz. Peygamber’in engellilerle olan ilişkileri tamamen insanî ve ahlâkî boyutlarda gerçekleşmiştir. Onlara değer verdiğinin en güzel göstergesi onlara üst düzeyde kamu görevleri vermiş olmasıdır. Onun için önemli olan ehliyet, liyakat ve ahlâk gibi niteliklerdir. Bugün de aynı yol takip edilerek engellilere kaymakamlık, valilik gibi üst düzeyde görevler verilmesinde bir sakınca görülmemelidir. Toplumda bu anlayış ve bakış açısı geçerli olmuş, bu konuda Hz. Peygamber örnek alınmış olsa, engellilerle ilgili aşılamayacak, çözümlenemeyecek bir sorunun ortada kalmayacağı kanaatindeyiz. İslam’da engellilere karşı olumsuz tutum ve davranışların yeri yoktur. Birinci derecede engellilerin insanca yaşamalarını sağlamanın yolu onlara insan olarak değer vermekten geçmektedir. İnsan merkezli bir dünya anlayışına ve düşüncesine sahip olmayan toplumlarda normal insanların dahi problemlerinin çözülmesi olası değildir. O halde yapılması gereken şey, anlayış ve düşüncelerde vahiy merkezli değişikliklerin yapılmasıdır. İslam dini ilim dinidir. Hiçbir ayırım yapılmadan kadın ve erkek herkese ilim öğrenmenin farz olduğunu. Beyan eden ve kendisinin Muallim olarak gönderildiğini. İfade eden Hz. Peygamber, hayatı boyunca ilmi faaliyetleri ihmal etmemiş, bilgi toplumu oluşturmak için çaba sarf etmiştir. Engellilerin de bu haktan mahrum edilmemesi bu anlayışın bir gereğidir. Dolayısıyla engellilerin eğitim-öğretim hizmetlerinden mahrum edilmemesi için onların okuyabileceği, onların durumlarına özgü okulların yeterince açılması en doğal haklarıdır. İstenilen düzeyde verilecek bir eğitim-öğretim neticesinde engelliler arasında da dünya çapında insanların yetişmesi imkan dahilinde dir.
Toplum olarak engellilere karşı hoşgörü, anlayış, şefkat ve merhametle yaklaşılmalıdır. Onları hor görmek, aşağılamak, dışlamak, küçümsemek, ilgisiz kalmak, yardım etmemek gibi olumsuz tavırlar içerisinde olmak insanî ve ahlâkî değerlerle bağdaşmaz. Hadislerde engelliler, yaşadıkları zorluk ve sıkıntılara karşı metanet, sabır ve şükür ile hareket ettikleri takdirde kendilerine kimi yerde günahlarının affedileceği, kimi yerde cennetle ödüllendirilecekleri şeklinde müjdelerin verilmesi dikkat çekicidir. Bu Mükafatların büyüklüğü sahip oldukları özürlerin büyüklüğü ile doğru orantılıdır. Hz. Peygamber’den nakledilen bu tür mesajları öğrenen inançlı bir engelli, yaşama daha bir dört elle sarılacak, hayata daha umutla ve sevinçlebağlanacaktır.
SÜREYYA AYDIN
Kayıt Tarihi : 14.3.2017 22:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sen! “Ey Engelli ” İnsan; Ahirette rütbeni anlatacak, ne kalem var, ne de lisan…

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!