Sen; ay ve dil
Eriyip de bakakaldığın suya eğil
Dizdiğin gözleri birbirine bırak
Keskin kırılır, bil
Gök bükülür ki vay
Sıçrar her biri bak
Dışında kalır çarpan
Çarpılan bilir
Ey kara vakit
Çamurlanan beyaz
Bezgin gerdanlı görüntü!
Düşündüren vardır, nedir
Buna kurugürültü
Şuna varma, git
Aklın kadar yakınındır
Yemişi, yolu, kandırmacası
Rüzgârını bildiğimden değil
Bizi bekleyen buluttan belki
Belli ki aç
Etrafı yumulmuş, sarmalanmış hasretine
Ve postalanmış, intizardan ölesi
Sen; ay ve bir daha bak
Ve görün
Sahisinden ötesi
Ey kara vakit
Bindiğim sıfat
Kalın damarlı mayıs!
Nereden nereye, söyle
Yoktan bir ayet
Böyle açıklanır, bilesiniz
Durduğunuz yerden güneşe bakmak
Güneşten öze ve size akmaktır
Nasıl açılırsa yürek
Etin cana kastettiği bir ırmak
Ve yazından kaçırılan melekten beterdir
Bu, suyun beyaza yaptığıdır, bilinsin
Katışmadan ve küçükten
Dönüşüdür bir vaktin başka bir vakte
İşte ilkin uyanan
Adından sızlanan budur
Neredeyse düşer ve düşmelidir
Yoksa
Der ve kalır orasında bükük
Aşağısı ne et ne kemiktir
Sen; ay ve gurup
Sen; ay ve dut
Sen; ben ve susulmuş bu vaktin sunduğu şurup
Kelimesiz geçme, unutulur
Şad etmeli, bekletmeli
Olur ki duyan olur
Ay yarılır alır senden kendini
Çünkü aya dili
Ölümün doğuştan edindiği
Tek heceyle öğretilir
Kayıt Tarihi : 1.7.2006 00:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!