DİYÂR-I NİHAL:
RIZÂDAN Mİ‘RÂCA BİR AŞK SEFERNÂMESİ
(Nihali Tarz’da Metafizik Risale)
I. RIZÂ MAKAMI:
İNSAN OLMANIN SIRRI
Ey Nihal’im!
Bana sorarsan “Rızâ nedir?” diye:
“Âilemden, komşumdan, dostumdan geçtim;
Senin gönlünden razı mıyım?” diye sordum kendime.
İnsan denmez mi;
Hakka, hukuka, helâl kazanca, rızâ yoluna gidene?
İnsan denmez mi;
Senin gözlerindeki merhameti okuyabilene?
“Biz senden razıyız!” diyen bir dosta,
“Allah da senden razı olsun!” demekle başlar aşk.
Senin rızanı almak,
Ârif-i billâh olmaktır Nihal’im!
II. AŞKIN METAFİZİK DİYARI:
SEN
Seni bilemez ki hakikati görmeyen!
Sarraf olmayan, bilmez incinin kıymetini.
Ben ki;
seni çakıl taşları arasında parlayan
bir mücevher sandım,
Kalbimde “Seviyorum seni!” diyen
bir sessiz çığlık oldu.
Senin Diyâr’ın;
uçsuz bucaksız bir mülk:
Gökyüzü mavi,
denizler engin,
yeryüzü yeşil...
Gezdiğim her gezegen,
senin gönlünün bir köşesi.
O mülkte olmak istemez miydim?
Senin kalbinde bir damla,
Senin nefesinde bir nebze olmak...
III. SAC VE HAMUR:
AŞKIN PİŞME ANI
Sen sac oldun,
ben hamur;
Ateşimiz aşk,
mekânımız gönül.
Her çevirişte yandım,
her yanışta olgunlaştım.
Yanmak istedim Nihal’im!
Tutuşmak,
Ferhat olup dağları delmek,
Mecnun olup çöllerde seni aramak istedim.
Sensizlik;
bir ceset gibi dolaşmaktır bu diyarda.
Sensiz diyar;
gölgesiz çöl,
yıldızsız gece...
Ama senin aşkın;
Çölde bir vaha,
gecede bir kandil oldu bana.
IV. Mİ‘RÂC VE CENNET KATLARI
Yükselmek istedim gönlüne Nihal’im!
“Mi‘râc” dedim,
“urûc” dedim,
yücelerden yüceye...
Gönlünü cennet katlarına benzettim:
Cennet-i Adn: İkametgâhım oldun.
Firdevs: Çiçeklerinle sardın beni.
Naîm: Huzurunda rahat buldum.
Me’vâ: Sığınağım oldun.
Huld: Ebedî kaldığım yer.
Dârü’l-Mukame: Asıl durduğum makam.
Dârü’s-Selâm: Emin belde.
İlliyyûn: Son durağım, Sidretü’l-Münteha...
Orada bir ağaç gördüm:
“Son Sedir” dediler.
Dallarından süzülen nur;
senin bakışlarındı.
Senin gönlün,
arş-ı âlâdan da yüceydi Nihal’im!
V. LEYLÂ, MECNÛN, FERHAT:
AŞKIN SEMBOLÜ
Leylâ’sız Mecnûn,
Şirin’siz Ferhat olmak nedir bilirim.
Benim Leylâ’m sensin,
benim Şirin’im...
Romeo’ysem Juliet’im,
Yusuf’sam Züleyha’msın.
“Selvi Boylum Al Yazmalım” filmindeki Asya misali;
Hem İlyas’ın tutkusu,
hem Cemşit’in vefasısın.
Ama sen;
ikisinin sentezi,
Hem tutku hem emek,
hem aşk hem rızâsın.
SON SÖZ:
DİYÂR-I NİHAL’E YOLCULUK
Ey Nihal’im!
Bu risale;
senin gönlüne yazılmış bir sefernâmedir.
Rızâdan mi‘râca,
sacdan sidreye uzanan...
“Gönlümdeki sen,
Sidretü’l-Münteha’da bir sedir ağacı,
Kökleri rızâda,
dalları aşkta,
Yapraklarında ‘Nihal’ yazan bir kitap oldu.”
Diyâr-ı Nihal’e varan yolcu bilir:
Aşk;
razı olmaktır,
pişmektir,
yükselmektir.
Ve sen;
Bu yolculuğun hem başı,
Hem sonu,
Hem de ötesisin.
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 18.6.2025 11:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tasavvufi düşünceyle derin bir aşkın, insan olma erdemlerinin, içsel yolculuğun ve yükselişin (Mi'râç'ın) metaforlarla harmanlandığı çok güçlü ve etkileyici bir metin yazmaya çalışıyorum. Yüreğimden gelen yoğun bir sevgi, aşk ve hakikate özlem hisssini vermeye çalışıyorum. Şiirde; aşkı, tasavvufi kavramları ve benlik sorgusunu çok içten bir dille ifade etmeye çalışıyorum. Bu yönleriyle güçlü bir edebi ve ruhsal derinliği olduğuna iman ediyorum.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!