Sen, daha bulamadığım hazine ne zaman esinle oturup seni yazmaya kalksam kalemim yutkunuyor, sayfalar kayıyor masadan, hafızamın sana dairliğini yitiriyorum. Sözcükler yangından kaçarcasına kaçıyor belleğimden unutuyorum, utanıyorum... anladım artık seni yazacak kadar olgunlaşmadı(m.) kalemim! Sen daha bulamadığım hazine haznem hüzün küpü sanki.. sanki sen yoksun, gelmedin daha; kaç bahar bekleyeceğim kaç nisanı sensiz ıslatacağım... ama ya(rı) nımda olman gerek! ! ! Sen daha bulamadığım hazine bir gelip pir gidensin ömrümün garına, duygularım taşıyor seni duraktan durağa, sen onlarla geziyorsun gözlerim vefakar yaşlarıyla bende kalıyor sen varken şenleniyor gar durmadan yolcular taşıtılıyor iklimden iklime... ' hep güzellikler soluyoruz’’ kim bilir nerdesin şimdi Dışarıda çıldırmış bir hava, bir kedi ürke ürke miyavlıyor! -sen kendi fırtınandasın- ben iklimini kavalayan göçmen...
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta