sen çıka geldin…
ben yağmur bekliyordum sen çıkageldin
gökyüzünde kül rengi bulutlar
ve silahımın namlusunda
sürülmeye hazır bekleyen bir şarjör dolusu yağmur vardı
gözlerimin umutsuzluğunda, ufkun müjdesi
bir cuma sabahı salasında tanrının belki hediyesi
belkide kadifenin kesesi
nereden gelir bilemem yar sesi…
kulağımda çın çın öten sesi
ötelerden gelecek olan bahar nefesi
yatağımda yalnızlığın acıtan yıldıran
gece boyu sızlatan, kabuslarıma yakalatan,
demirden pençesinde soğukluğunu hissettiren
eni, boyu, ve bilemediğim endamıyla
ve her cuma
ve her cuma sabahı salasında
yalnız uzak
yıllanmış ağaçların arasında duasını aldığım
yada aldığımı sanıp yanılsadığım
bır el, bir ışık, bir hareket…bir…bir…bir….
bir cuma sabahı salasında
karanlığın aydınlığa boğulduğunun esnasında
güneşin doğuşuna yaprakların el sallayışında
ruhuma diz çöktürten uyanıklık
ey bembeyaz aydınlık
ey rüyamda beni uyandırmadan uyandıran
şeffaflık
sabahın sessizilğini bozmadan
yapılan tellallık
bir cuma sabahı salasında belkide senin tam doğduğun esnada
varlığa var olduğunu gösterdiğin bir hengamda
o anın yıllar sonrasında
hem öncesinde hem sonrasında
belki şimdisinde söylenecek tüm sözleri söylemeliyim
söylemeye mecbur kalmadan.
ben ölü deniz bekliyordum
yeşil rengin içinde belki mavılerde
ve mavinin açık koyu tüm tonlarında
elinde çantan
omuzunda yıllanmış öykülerin içindeki kahramanlığınla
sen çıkageldin…
’seni görünce zaman biran duruyor sandım
karşımdaki hayal değildi nasılda kandım’
Kayıt Tarihi : 7.2.2010 18:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!