Sen Benim Alacakaranlığımsın

Seydo Turğut
58

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Sen Benim Alacakaranlığımsın

Ey benim alacakaranlığım
zulmetibeyzam
yenilgim
acemiliğimden tecrübeye ulaşma gücüm
bahar ve sonbahar aralığım
karanlıktan aydınlığa geçiş adımım
son karanlık hatıram, anım
sen benim ey alacakaranlığım

bu sondur sevgilim. gün doğmaya yakın
ve bu son kavgasıdır güneş ile alacakaranlığın
bu son şiirimdir sana yazdığım
birazda kendime verdiğim sözüm
ve aşk günlerimizden şahittir gözün
ben şimdiye kadar sözümden hiç dönmedim
ve yineliyorum: bu gece seni düşündüğüm
ve dile getiremeden hüzünlendiğim son gecemdir.
bu yüzden sabaha üzerimizde dans eden kuşlar bile
defnedilecek yüreğime
yüreğim çoktandır cehennem yeri zaten
şimdi içi sen dolu bir mezarlık gibi
ışıksız kapkara, zulmet siyahı bir mezarlık
ve senle olan ne varsa birer birer gömüldüler içine,
sabaha tümüyle defnedilecek
bendeki bütün kötü hatıraların, anıların
ışık doğmaya yakın
sen benim alacakaranlığımsın

gittin. uzun bir yaz gecesi girmiştin hayatıma ve bir
alacakaranlık vakti çekip gittin.
masum bir selamın ve ilgi çekici güzelliğinin
beni alıp nerelere sürükleyeceğini bilemezdim elbet.
Ve tabi ki yaşantım eskisi gibi olacak değildi. bir şeyler vardı
çeken ve doğrusu bu rüzgâra kapılmamak için bende hiç
direnmedim.
Hiç gitmeyecek gibi bakıyordun.
Şimdi kuyuya atılmış bir Yusuf gibiyim, gözlerinde ihanetin
hüznünü taşıyan.
Halâ inanamıyorum ama gerçekten gittin. hiç gözünü
kırpmadan
kim bilir arkana bile bakmadan,
ve üstelik bu ardına bakmayışların
bir “umurumda değil” numarası bile olmayabilir.
gerçekten umurunda değilimdir belki,
en çok bu yakar yüreğini geride kalanın
ve ben bir depremzede gibiyim şimdi
çocuk bir depremzede gibi
gittin ve başıma yıkıldın
enkaz altındayım
yüreğimde tonlarca ağırlık
ve içinde kompleks harfler barındıran bir kripteks
bıraktın
çözüyorum
biliyorum
ve anlıyorum ihanetleri
ama ne yapsam da yazabilecek kadar tarif edemiyorum
ve kim bilir belki de nasıl olduğumu düşünüyorsundur arada
sence biraz kırgınım
sıradan üzgün
alt tarafı bu yüzden suskunum
oysa gerçek şu ki sevgilim;
ben hiç “umurumda değil” numarası yapacak durumda
değilim.
bildiğin ölüyorum!
komadayım
sinir, stres, düşünce, boğazımda zıkkımlaşan tütün
ritim bozuklukları, tansiyon, ülser, çarpıntı, kriz nöbetleri
baş ağrıları ve alkol komaları
tekrarlayıp duruyor bir psikoloğu çıldırtacak bütün psikolojik
rahatsızlıklarım
evet, bildiğin geberiyorum!

yaz bitti. sonbahar da bitecek elbet.
bu eylül de bitecek
ve artık sıkıldım eylül şiirleri yazmaktan
ben her eylül de şiir yazarım
gidiş, kaçış, ihanet
melankolik şiirler
ama bozuk plak değil kalemim
şairim ben, beğenilsem de beğenilmesem de
şairim ben
çünkü aşkı yaşadım en ince ayrıntısına kadar
bir aşkın bütün ayrıntılarını
yaşadım, aşk için ölümlere gittim geldim, yoruldum ve
soluklandım arada kollarında
zamanımı verdim, emeğimi
duygularımı
terk edildim vedasız
ve sonunda bütün sahtelikleri görmezden gelen
her gerçek aşık gibi ihanetine uğradım… işte budur birazda
insanı şair yaptıran, beğenilse de beğenilmese de...
yüreğini hissedendir şair
bu yüzden kararlıyım
ölüm orucuna girmiş bir devrimci iradesi ile kararlıyım
bu son gecedir
sabaha olmayacaksın düşüncelerimde
öfkemle birlikte def edeceğim senle olan bütün her şeyi
bu Eylül’den önceki tüm her şeyi
ve bu son kavgasıdır güneş ile karanlığın
ve İsa gibi inanıyorum
güneş kazanacak bu savaşı
sen benim alacakaranlığımsın

yaz bitti. ve eylül gelir gelmez sende gittin…
sonbaharın başında çekip gittin. Bir sabaha doğru,
alacakaranlık vaktiydi gittiğinde.
bende sana alacakaranlık dedim. çünkü öyle bir şey ki;
ne karanlığımdın, ne aydınlığım
ve sen benim için yeni sayfalara geçiş aşaması olarak kaldın
hafızamda. geride bir insanın bütün yaşamını değiştirecek
izler bıraktın
cam kırıklarından kalbime çizilmiş bir resim ve
bana hüzünlü ve senin enteresan entrikalarından yenilgili bir
eylül kaldı.
yazdan bana
stresli düşünceler, sinir krizleri ve alkol
ve birde bu şiir kaldı
sana ise eli boş bir ihanet
bana uykusuz mor gözler ile sabahlamalar
sana kuru bir ihanet
bana benden sana yazılmış son bir şiir
sana kuru ve içi bom boş,
pişmanlıklar yaşayacağın bir ihanet...

ve son gece sessiz yine, önceki yalnız gecelerim gibi. malum
son gece.
bir yelkovan sesi var rahatsız eden
birde 15 dakika arayla sigaramı yaktığım çakmak.
birazdan yarın olacak artık.
saat 24:00’ü bir kaç saattir geçmiş aslında
ama ben dündeyim hâlâ,
eskide, yakın geçmişimde
sen hâlâ bendesin yani kafamda
hastalıklı, takıntılı düşüncelerimde
sen aklımda olduğun zaman,
zaman duruyor ve hep aynı gidiş anında kalıyorum
bugünümsün
dünüm ile yarınım arasındaki aralığım
bu yüzden güneşi bekliyorum.
çünkü söz verdim
ışık ile birlikte bütün karanlıklarım geride kalacak
zaten sabah yaklaşıyor ve şuan kalemimden dökülen
mürekkeplerimin içinde son kulaçlarımızı atıyoruz seninle
sen benim alacakaranlığımsın

sessizlik, sessizlik, sessizlik
çıt çıkmaz hani
çıt çıkmaz geceden
az kaldı şafağa,
birazdan yarın olacak
ama bomba gibi patlıyor beynimde bu yokluk sessizliği

şimdi bir yağmur hışırtısı başlıyor sevgilim
biraz ses geldi
nihayet mi, maalesef mi desem
inan bende hiç bilemem
birde yaramaz bir fare hışırtısı var tavanımda
beynimi kemiriyor sanki
saat 03:00
yelkovan sesi davul gibi patlıyor zaten
artık kramplar girdi kafama
sen ise şimdi beni uyuyor
belki de en fazla sızmış zannediyorsun
ama burası çok tenha
ve hiç tekin değil kalemim
aşk şiiri diye başlayıp
argo bir küfür ile bitirebilirim
sen ise beni hâlâ bu eylülden sonra
“nasıl olsa geçer” zannediyorsun
bense yerin yedi kat dibine gömdüm birlikteki bütün her
şeyi çoktan,
çok daha çoktan
oysa saat 03:05 oldu
ve ben artık her an ölebilirim
zaten ben bir sabaha doğru öleceğim sanırım
bir sabaha doğru kaldırılacak cenazem
güneş yaklaşıyor geceyi parçalamaya
sen benim alacakaranlığımsın

ve ışık hüzmeleri kendini belli etmeye başladı sevgili. artık
iyelik eki kullanmayabilirim ismini andığım zaman. şimdi
yarın oluyor…
ve aşkımızın yaşayan son yıldızı da böylece
aydınlanmaya başlayan gökyüzünden kayıp gidiyor…
ve merhaba diyorum yeni güneşe,
merhaba yeni şiirlerimin ilk ışıkları.
merhaba size yeni şiirlerim...
veda sana alacakaranlık.
elveda sana bu son şiirim.
yeni olan her şeye merhaba…

geride kaldı karanlık,
ve geride kalacak her şey
artık sabah oluyor
bitiyor bu şiir, güneş doğuyor çünkü
sen benim alacakaranlığımsın!

Seydo Turğut
Kayıt Tarihi : 22.12.2019 09:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Seydo Turğut