Sen bende var oldukça kanatlanıp uçmak istiyorum, dört duvar arasına kapatılsam da. Türkü söyleyip oynaşan insan sürüleri arasına karışırım, eğlencenin dibine vurarak. Dudağımda adından iz, kurumuş toprağın suyu araması gibi beklerim seni. Hayat en bilindik yalanlarıyla alev alev üzerime gelse bile, senin gücünle söndürürüm avuçlarımın arasında.
Bir kadeh sessizlikle doldururum anılar arasındaki nefes alışlarımı. Sen atlas yorganlara sarılmış sefanı sürerken evrenin bir köşesinde, ben bendeki varlığınla savrulurum en koyu fırtınalara. Üşümüş parmak uçlarım senin dokunuşunla ısınır.
Aşırı sevgiden doğan içkinin sarhoşluğunda silahı elinden alınan savaşçı gibi kalsam da, korkularımı senin gözlerin engeller. Ben olurum senin yarı ışıltılı görümünde, düşlerin gerçekliğinde yaşarım. Her adımımda biraz daha sen olarak yürürüm acımasızlığın sevgisizliğin volta aldığı şehirde.
Senli günlerin özlemiyle, yürüdüğüm yol yol değil, sanki bataklıklarda dalıp dalıp çıkıyorum. Bütün özgürlüklerim senin olsun, senin olsun senli günlerim. Bırak sensizliğini ben çekerim, derinliği belirsiz sularda vurgunları yaşayayım. Dağınıklıklar içindeki bütünlüğü derinleşirken yüzeye yayılsın duygularım.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Çok güzel bir eserdi zevkle okudum fatma hanım tebriklerimi bırakıyorum usulca...
(Prenspolat Tek)
Tüm arayışlarım sana sevgili, sayfalarımın ters çevrilişiyle kaybolan, kalemimden düşmüş düşüncelerimin sana ulaşma ihtimali olan son çaremdi bu… Sana ulaşabilmem ruhumdan kopan sarsıntılarının varabileceği ihtimali son uzaklıklardaki son arzularımdı bu… Belkisiz bir istekti bu ruhumdaki sarsıntılarda… Her şeyin an zamanlarına yapıştığı belki de bir kopuştu bu bedenimden…
Engelsiz bir bakış sonrası dalgaların üst köpüklerine doğru açılan kollarımın sana tutunduğu düşüncesi son ümitti bu…
Yağmur sonrası düşen sessizlikti sanki yüreğimin çırpınışları ile yaralarımın sarılması umudu…
Belki de kayıplıklarda başıboş bir arayış ertesiydi dağılan hislerimin savruluşu…
Biliyordum sana tutunduğumu düşüncemde olsa bile, biliyordun çünkü sana tutunmak istediğimi, biliyordun çünkü bakışlarımdaki anlamın bu arzularda olduğunu, ıssızlığımın yüreğimdeki yırtılmaları ile sana doğru kulaç atışımın son dermanı sendin…
Biliyordum ki tüm dermansızlığımda sen varlığı gücümdü… Oysa asıl güç sevgideydi ve ben bu sevgi ağırlığı ile dibe dala dala tutunma arzularım sendin, hele aylardan Ağustos’sa…
Bu işte, bu sakıncalı hayat… Kısıtlı ve de geçmişe bağımlı, unutulmazlığın ardına sığınılmış yarım yamalak bir hayat… Bazen insan kendini bağışlayamıyor, bazen de sevgi denilen tutsaklıkla hataların içindeki kıvranışları bağışlayamıyor…
Kendi kendine bağımlılık bu, kendince dışlanmışlık hisleri bu, beklenen neydi, dönüşüm noktası neresiydi, belki de beklenen kendini buluştu, kabullenişti, dışlanmışlıktan kurtuluştu belki de beyin diplerinde dolanan…
Kahredici terk edilmişlikleri düşündükçe anılarda sörf yapmak artık bir vebaldi belki de… Zorluyoruz kendimizi, neyimiz varsa ortaya koyarak bu kahredici zaman boşluğundan koşmakla, ayrılış bedellerini ödeyerek, her şeyi terk ve de feda ederek yavaşlatıyoruz hayatımızı. Artık kimsenin omrunda olmadığı sevgimizden kopuşları arayışlardaki zavallılaşmalarımıza gülmekten başka yapacak tek şeyimiz kalmamışçasına kabullenişe geçiriyoruz yüreğimizi, af edilemez düşünceler sonrası kendimizi kendimizden af dileterek hayatın son seçeneği olan an zamanlarını kullanıyoruz…
Mustafa Yılmaz
ant+10
Çok beğendim çok Fatma Hanım...yürek sesiniz hiç susmasın...ilhamınız bol, kaleminiz daim olsun...saygılar.
Okuduğum tüö yazılarınızda olduğu gini, her biri bir şiir gücünde ve lezzetindeki paragraflardan oluşan güzel bir yazıydı Fatma Hanım,
Kendisiyle dolu bir yüreğin içinde çaşkalanan, çırpınan bir sevdanın figanı gibi...
Ne var ki, şu final cümleleri, (eğer gerçekse) , çrpunan o
sevginin karaya ulaşacağını gösterdi bana:
'Yalanlardan, riyalardan uzak, sevgiye ömür adayan çocuk ruhumu bulmaya gidiyorum, senden kalan kırıntılarla. Sevgiye inanmışlıkla dolu bir yürek ve benim kırıklıklarımı, döküntülerimi toparlayacak bir sevda bulmaya gidiyorum… Yalnızlığımı avuçlarıma alarak.. '
Umarım, bu cümleler gerçek duyguyu yansıtmaktadır.
Güzel yazınızı ve sizi gönülden kutluyorum Fatma Hanım,
Sevgimle, saygımla,
Ünal Beşkese
Sen sevdam sen sen benimle olduktan sonra dünyaya kafa kaldırırım, tüm zorluklara meydan okurum. Nice devleri dize getiririm.....Diyebilen yürek selam ve sevgilerimle...
o kadar çok yüreği, o kadar çok sevdayı, acıyı, özlemi, her ne varsa aşka dair yaşanmış, hepsini gördüm içimde bir yerlerde, kutluyorum, dolu dolu bir hayattı okuduğum...
'Bütün özgürlüklerim senin olsun, senin olsun senli günlerim.'...Teslimiyet sözcüğü sevdada özgürlüğe,mahkumiyet de mutluluğa tekabül eder çoğu zaman ve sevda,bütün kavramları toplar ve sizde ve sizinle yolculuğuna devam eder...İç öznelerin duygusal depremleri ya da doruk sevinçleri onun topyekun yolculuğunda anlık görüntüleri verir elbette ve elbette şiir yürekli birileri gelir ve yazar bu yaşanmışlıkları...Kutluyorum sayın şair,saygılarımla...
'Sen bende var oldukça' değişmeyecek olan duygularınız, yalnızlığın gölgesi olarak siz nereye giderseniz sizinle beraber gelecektir.
Çalışmanız çok güzel. Başladığı tempoyla, bütünlüğünü bozmadan akıp gidiyor.
Kutluyorum sayın Fatma Avcı...
Sn: Deniz,
Bu güzel eserinizi,
Beğeniyle okudum.
Yüreğine salık
Kalemin daim olsun.
Başarının devamını diliyorum.
Dost kalemi kutlarım.
Nice güzel paylaşımlara.
Sevgi ve saygılarımla....
kalemin içten güzel duyguları. sevgiyi başa taç etmiş bir yürek sevgide elbette gurur olmaz yoksa yürekte nasıl kök salar sevgi tohumları. eline yüreğine sağlık.
Bu şiir ile ilgili 11 tane yorum bulunmakta