Sen Bana/nesin? Şiiri - Hadi Kuranlıoğlu

Hadi Kuranlıoğlu
102

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Sen Bana/nesin?

Evvelin kudretli kaleminden dökülen yazgımızın suskunluğuna sen misin tanık?
Aşkın çıldırtan ilgisizliğinde, sevgilinin sevgisizliğinde ekmeksiz, susuz, arzusuz bir ömür geçirmeye kim razı, kimler mutabık?

Kalbinde asılı duran bedenim; sukuta gömülmüş hayalim failini arıyor; ruhumda dişiliğinin izi; gözümün önündesin, ey suçunu suya yükleyen sanık!
Ben ki Attâr’ın kuşlarıyım Nişabur’dan uçup aşkın yedi şehrini dilsiz dolaşan, ayrılık dediğin illet ki kanatlarımı yolan edepsiz bir halayık.
Eflatun’un düşünceleriyle işlediği taşları, kil tabletlere kazınmış duaları, kralların mühürlediği mermerleri, yaşanamamış aşkların yazgısını, söyle hadi, utanma söyle benden başka kim taşımaya layık?

Daha yaratılmamış, daha yazılmamış, henüz yaşanamamış ne kadar aşk varsa hepsini yutkunmuşum acısı kalmış dimağımda..
Kırılırken kanadım, canımdan can kopmuş, tenimden ten; damla damla gözyaşlarım birikmiş yıkan, yakan, insanı orta yerde bırakan umarsız vedaların enkazlarında..
Sitemim olmamış sevgililerin ardından, her adımları suskun ve kör bir mızrak gibi bağrımı parçaladığında..
Kanımla yazıldıkça suyun üstüne idraksiz yeminlerin fasılası, saklanmış kudretin kalemi kendi ilminin ihatasında..
Thoth’un kelimeleri kadim bir sırrı yaymış Mısır’dan Anadolu’ya; yankısı kalmış kırık kanadımda, yazgısı İbis kuşunun tacında..

Dimağımda zehir, bağrımda mızrak, kanadımda kırıklar, yüküm ağır, alem sağır, yol bitkin, yolcu üzgün, kaybolup gitmiş nefeslenilecek duraklar, şimdi ben seninle nasıl bir hikaye düşleyeyim..?
Hayatın üstündeki örtüyü kaldıran bir rüyayı bunca zamandır uykusuz kaldığım hangi geceye işleyeyim..?

Sandım ki kendimi bahşedersem sana, başımı okşayacak, acılarımı alacak, ruhumu büyüleyecek, bana masallar anlatacaksın..
Yaralarıma derman, düşmanlarıma ferman, susuzluğuma yağmur, sessizliğime söz olacaksın, başucumda duracak, şefkatli dualarla kabuslarımı kovacaksın..
Ayrılığın mührünü, ömrümün kışını, terk edilmişliğimin ayazını avucuna alacak, kırıp zincirlerimi beni zindanımdan kurtaracaksın..
Nereden bilecektim, bahşolunuşumu alaya alıp suratıma çarpacaksın!

Bana bir mısra ver; ister aşksız kalmış şiirlerden, ister Meşair-i Aşk’tan, ister Shakespeare’in 18. sonesinden, içinde kaybolayım, içinde sen olayım, içinde kendimi bulayım.
Bana bir umut ver; ister yıldızlardan, ister çiçeklerden, ister kelimelerden onlarda yol alayım, onlarda sen olayım, onlarda boşluğumu doldurayım.

Unutmadan, utanmadan söyle, şunu da bileyim:
Varlığında keramet misali yanan ben, yokluğunun külü mü olayım?
Nefretle son bulan aşklarının gölgesi olarak mı kalayım?
Senleyken sensizliğe, sen yokken kendime mi sığınayım?
Sen, bana nesin?
Nemrut’un ateşi mi, İbrahim’in selameti mi?
Bunu kimden sorayım?

Bunca asır, bunca devir, bunca döngüden, bunca yeminden, bunca sözden sonra ben, seni içecek olan suyum.
“Su içer mi” insanı deme!
Avucuna düşmedi mi hiç gözyaşı, yüzünü okşamadı mı hiç yağmur, girmedin mi hiç tepeden tırnağa soyunup bir denize, oturup bir nehrin kenarında hiç mi izlemedin kendini, içmeden önce hiç mi bakmadın sudaki kendine…?
İşte ben o gözyaşı, o yağmur, o deniz, o nehir, o suyum; içiyorum seni ve kendime katıyorum..

Hadi Kuranlıoğlu
Kayıt Tarihi : 2.11.2024 17:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!