bir ırgat gibi çalıştım çok sesler biriktirdim
dağıttım sonra hepsini bilmiyorum ne kadarı sende
sende olmayan avare sözlerim
hangi şarkıda ağlıyor şimdi bilmiyorum
sen asıl suskunluklarımı dinle
söndürmeye kıyamadığım yangınlar ordadır
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Büyük Yüce Önder,
Açtığın Büyük ve Işıklı Yolda Büyük Bir Kararlılık Azim ve Cesaret İle Yılmadan İlerliyoruz.
Rahat Uyu Atam
Harbiye Marşı
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfâdıyız
Tufanları gösteren tarihlerin yâdıyız
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti
Cehennemler kudursa ölmez nigâhbanıyız
Yaşa var ol Harbiye! Yıkılmaz satvetinle
Göklerden gelen bir ses sana ne diyor dinle
Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen
Kartal yuvalarında hürdür millet seninle
Yüzyıllardır Harbiye bu orduya şan verir
Çıkardığı dehâlar semalara yükselir
Baştanbaşa tarihtir mektebin her zerresi
Sarsılmayan azminle çelik kal'alar erir
Şahikalar üstünde meydan okur bu erler
Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler
Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti
Tarihlere sorun ki, bize 'ölmez Türk' derler
Saygı ile..
Bugün, suskunluğumun kişnediği gündür. Antoloji.com/da kayıtlı 'ATATÜRK MARŞI' başlıklı şiirimin girişiyle, Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum:
'Yedi başlı azgın dev çöktü üstüne Türk'ün,
'Tutuştu alev alev yüreği Atatürk'ün.
'İstanbul'dan Samsun'a çıktı yola seherden,
'Yükseldi güneş gibi göğün bittiği yerden.
'Kahramanca savaşıp düşmanı tepeledik,
'Bu zaferin tacını 'Cuhuriyet'le' süsledik.
.......................
......................
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
Ne kelimeler duydum, ne sözler elendi başıma
Islandım yağmurunda
Elendi... elendi...
Elenmeyen suskunluğun oldu
Söylemediklerin birikti içimde
Büyüdü... ellerin gibi
Aldı beni benden
Neler...neler elendi
Kimler... kimler elendi sessizliğinde
Yer çekimi kadar güçlüsün
SUSKUNLUĞUNLA
Akıl hastanesinde 3 deli iyileşmek Üzereymiş ki doktor: 'Gelin bakalım yanıma siz üçünüz.' der. üç deli doktorun yanına gelir ve doktor der ki: -Bakın şu buzdolabını şurdan şuraya taşıyın sizi taburcu edeceğim. Deliler tamam deyip işe başlarlar, ve dolabı doktorun dediği yere koyarlar.Doktor sorar: -Öbür arkadaşınız nerde? Delilerden biri cevap verir:-O dolabın içinde rafları taşıyor!
Komik Fıkralar
Aslan ile kurt arkadaş olmuşlar... Açlıktan kıvrandıkları bir gün, ovada otlayan bir at görmüşler. Tepenin üstünde atı seyreden aslan, kurda dönüp sıra ile sormuş:- Gözlerim kızardı mı?- Evet, demiş kurt.- Kuyruğum dikildi mi?- Evet...- Tüylerim diken diken oldu mu?..Kurt, yine; 'Evet' deyince aslan yıldırım gibi ata saldırmış ve yere devirmiş... İki arkadaş, kendilerine güzel bir ziyafet çekmiş.Bir zaman sonra aynı kurt tilkiyle dolaşmaya çıkmış. Karınları iyice acıkmış. Tam o sırada ovada otlayan bir at görmüşler ve kurdun aklına önceki olay gelip, tilkiye sormuş:- Gözlerim kızardı mı?..- Yooo, demiş tilki.- Kuyruğum dikildi mi?- Hayır!- Peki tüylerim diken diken oldu mu?..- Olmadı, diyerek gördüğü gerçeği söylemiş tilki... Ama duyduklarına bozulmuş olan kurt;- Evet, desene!.. diye kükremiş.Tilki bakmış ki pabuç pahalı... Çaresiz;- Evet... Evet, evet, demiş.Marifetin, tilkiden duyacağı 'evet'lerde olduğunu sanan kurt bir hışımla atın üzerine saldırmış... Saldırmış saldırmasına da, ömrünün en sıkı ve en güçlü çiftesini yemiş!..Tilki, cansız bir halde ve pestil gibi önüne yığılmış olan kurdun başında ona uzun uzun bakmış ve demiş ki:-Hah işte. Şimdi gözlerin kızardı, kuyruğun dikildi ve tüylerin diken diken oldu!..:))
Koca koca karılarla kocalar
şaşkın ördekler gibi
bocalarda bocalar
menfaat gözlerini kör etmiş
nasıl görsün bunları
bol maaşlı hocalar?
koltukları çok rahat
ah localar localar.
kaleme sağşlık. bu arada 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun Tüm şehitlerin ruhu şad olsun. Mustafa Kemal'e selam olsun.
Bir gün bir adam, elinde bir mektup, hocayı tutup: - 'Hocam zahmet ya sana, şu mektubu bir okusana?' Açar bakar ki Hoca mektup baştan sona arapça.. Şöyle bir iki evirir çevirir söktüremez çaresiz geri verir. Der ki: -'Başkasına okut bunu sen.. ' Adam şaşırır: - 'Neden?' - 'Türkçe değil bu mektup okuyamam.' Yine anlamaz adam, Hoca'nın okuması yok zanneder: - 'Ayıp hoca, ayıp' der. - 'Benden utanmıyorsan şundan utan; şu başındaki koca kavuğundan utan!' Hoca, kavuğunu çıkarıp uzatır adama: - 'Madem ki' der, 'iş kavuktadır; haydi bakalım, giy de şunu; kendin oku bakalım:)))
'SÖZ GÜMÜŞ'SE, SÜKUT ALTIN'DIR' demiş atalarımız! Zira dinimize göre; ısrafın her türlüsü haramdır ki buna çok konuşmak da dahildir! Sözü elmas olanlar bile, ona tam layık olanı bulmadan ulu orta, kıymet bilmez nadanlara ve bit pazarlarında onları pazarlamamaları gerekir! Ashab-ı kiram (r.anhüma) ın bazıları çok konuşmamak için dillerinin altında küçücük çakıl taşları taşırlarmış! Hatta; tarihte sükutuyla ve hiç konuşmadan insanlaı irşat etmekle meşhur bir veli zat varmış ki; adına, 'Sükuti baba' derlermiş.
Bir de; Nevm alemi (uyku alemi) vardır ki, insanlar o alem de uyanıkken mazhar olamadıkları bir çok harika ve kerametkarane hallere mazhar olurlar! Onun için uykuda görülen güzel rüyalar, mü'minler için bir keramet ve velayet telakki edilmiştir! Zira o rüyaların bir kısmı istikbalden haber verir, bir kısmı ise mazide ki ve hali hazırdaki bir kısım problemleri halledip insanı mutlu eder ki; Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin böyle meşhur rüyaları vardır ve bir tanesi çok uzun ve kerametli olup bir çok manevi ve milli problemin müzakeresi, çözümü mealindedir. Ve ismi de; Rüya da bir hitabe'dir!
Netice; suskunluk, bazen başlı başına bir ifade şeklidir ve oldukça da etkilidir! Ve; bazen, uyanıkların bile uyanıkken halledemediği bir çok mevzu rüya aleminde hallolur! Şair kardeşimizin bu önemli hususlara parmak basması takdire şayan bir seçim. Bu vesileyle kendilerini tebrik eder hayırlı çalışmalar dilerim.
Bütün gönül dostlarına gönül dolusu selam ve muhabbetlerimi takdim eder, Arman Turaçhan ve Fikret Şahin gibi sayfa komşularımıza da maddi ve manevi rahatsızlıkları için geçmiş olsun der, Mevladan acil şifalar dilerim.
Keçi ile Eşek
A. Vahap AKBAŞ
Bir keçisi varmış fakir adamın,
Bir de eşeği...
Keçi, eşek için demiş ki birgün:
'Döndü köşeyi!
Nasıl bakıyorlar, yediriyorlar..
Neden sevmiyorlar beni bu kadar?'
Kıskançlık bu ya...
Kurnazlık düşünmüş, varmış yanına,
Acımış güya:
'Ey kardeş bilsen ne acırım sana...
Koşarlar seni değirmen taşına,
Hep çevirirsin;
Tutar yük vururlar her gün arkana,
Onu taşırsın..
Hani bir gün bile yok dinlendiğin!
Ben şayet yerinde olsaydım senin,
Geçerken yanından bir gün hendeğin
Saram tutulmuş gibi yuvarlanırdım,
Böylece birkaç gün rahat olurdum!'
İşte böyle demiş keçi eşeğe.
İnanan eşek
Yanından geçerken, düşmüş hendeğe!
Bütün yara bere içinde kalmış
Ne yapmak gerek?
Efendisi hemen baytar getirmiş.
Ötesine bakmış, yok berisine,
Yüzüne gözüne, cılk derisine...
Demiş sonunda:
'Bir keçi ciğeri bulup kaynatın
Suyunu içirin eşekceğize.
Yoksa hiçbir hayrı dokunmaz size,
Tutup ayağından dışarı atın!'
Adamcağız da
İyileşsin diye bir tek eşeği
Gözden çıkarmış ve kesmiş keçiyi
Demek başkasına düzen kuranlar
Kendi kuyularını kazmış olurlar
Bu şiir ile ilgili 52 tane yorum bulunmakta